English    Türkçe    فارسی   

2
1360-1384

  • بی‏ادب حاضر ز غایب خوشتر است ** حلقه گر چه کژ بود نه بر در است‏ 1360
  • Huzur da bulunan bîedep kişi huzurda bulunmayan kişiden daha hoştur. Halka da eğridir ama nihayet kapıda değil mi?
  • ای تن آلوده به گرد حوض گرد ** پاک کی گردد برون حوض مرد
  • Ey teni bulaşmış, pisleşmiş kişi, havuz kenarında dön dolaş. İnsan, havuzun dışındayken nasıl temizlenir?
  • پاک کاو از حوض مهجور اوفتاد ** او ز پاکی خویش هم دور اوفتاد
  • Havuzdan uzak düşen kişi nasıl temiz olur? O adam bâtın temizliğinden bile uzak düşmüştür.
  • پاکی این حوض بی‏پایان بود ** پاکی اجسام کم میزان بود
  • Bu havuzun temizliğinin haddi yoktur. Cisimlerin temizliği ise pek az bir miktarda olabilir.
  • ز انکه دل حوض است لیکن در کمین ** سوی دریا راه پنهان دارد این‏
  • Çünkü gönül havuzdur ama gizli. Bu havuzun, denize gizli bir yolu var.
  • پاکی محدود تو خواهد مدد ** ور نه اندر خرج کم گردد عدد 1365
  • Senin muayyen miktardaki temizliğin yardım ister. Yoksa sayılı şey harcandıkça azalır.
  • آب گفت آلوده را در من شتاب ** گفت آلوده که دارم شرم از آب‏
  • Su, pis adama “ Bana koş” der. Pis adamsa “ Sudan utanıyorum” der.
  • گفت آب این شرم بی‏من کی رود ** بی‏من این آلوده زایل کی شود
  • Su der ki: “ Bu utanma, bensiz nasıl zail olur, bu pislik, bensiz nasıl temizlenir?”
  • ز آب هر آلوده کاو پنهان شود ** الحیاء یمنع الإیمان بود
  • Bulaşık ve pis adam; sudan utanır, gizlenirse bu utanma, “Hayâ, imana mânidir” sözünün tahakkukuna sebep olur.
  • دل ز پایه‏ی حوض تن گلناک شد ** تن ز آب حوض دلها پاک شد
  • Gönül, ten havuzunda çamura bulandı ama ten, gönül havuzunda arındı.
  • گرد پایه‏ی حوض دل گرد ای پسر ** هان ز پایه‏ی حوض تن می‏کن حذر 1370
  • Oğul, gönül havuzunun çevresinde olan, ten havuzundan sakın!
  • بحر تن بر بحر دل بر هم زنان ** در میانشان برزخ لا یبغیان‏
  • Ten deniziyle gönül denizi birbirine bitişiktir, fakat aralarında bir berzah var, birbirlerine karışmazlar.
  • گر تو باشی راست ور باشی تو کژ ** پیشتر می‏غژ بدو واپس مغژ
  • İster doğru ol, ister eğri. O gönül havuzuna doğru gel, geri kalma.
  • پیش شاهان گر خطر باشد به جان ** لیک نشکیبد از او با همتان‏
  • Padişahların huzurunda can tehlikesi var ama himmetleri yüce kişiler can korkusu yüzünden padişahtan çekinmezler.
  • شاه چون شیرین‏تر از شکر بود ** جان به شیرینی رود خوشتر بود
  • Padişah, şekerden daha tatlı olunca canın tatlılığına gitmesi de daha hoş, daha doğru.
  • ای ملامت گر سلامت مر ترا ** ای سلامت جو تویی واهی العری‏ 1375
  • Ey beni kınayan, sen sağ esen ol. Ey selâmet arayan, sen beni bırak!
  • جان من کوره ست با آتش خوش است ** کوره را این بس که خانه‏ی آتش است‏
  • Benim canım ocaktır, ateşten hoşlanır, ocağa ateş yurdu olmak yeter.
  • همچو کوره عشق را سوزیدنی است ** هر که او زین کور باشد کوره نیست‏
  • Bana ocak gibi aşka yanmak düştü. Bundan kör olansa zaten ocak değildir.
  • برگ بی‏برگی ترا چون برگ شد ** جان باقی یافتی و مرگ شد
  • Azıksızlık azığı sana azık olursa baki olan canı buldun, ölümden kurtuldun demektir.
  • چون ترا غم شادی افزودن گرفت ** روضه‏ی جانت گل و سوسن گرفت‏
  • Gamdan neşe artmaya başladı mı can bahçen güllerle, süsenlerle dolar.
  • آن چه خوف دیگران آن امن تست ** بط قوی از بحر و مرغ خانه سست‏ 1380
  • Başkasının korktuğu şeyler, sana emniyet verir. Su kuşu, denizden kuvvet bulur, ev kuşuysa perişan olur.
  • باز دیوانه شدم من ای طبیب ** باز سودایی شدم من ای حبیب‏
  • Ey tabip, ben; yine divane oldum. Sevgili, ben yine kara sevdalara uğradım.
  • حلقه‏های سلسله‏ی تو ذو فنون ** هر یکی حلقه دهد دیگر جنون‏
  • Zincirinin halkalarından her halkanın başka, başka fenleri var. Her halka, başka bir delilik vermede.
  • داد هر حلقه فنونی دیگر است ** پس مرا هر دم جنونی دیگر است‏
  • Her halkanın eseri, başka, başka fenler. Onun için her an başka deliliklerim var.
  • پس فنون باشد جنون این شد مثل ** خاصه در زنجیر این میر اجل‏
  • Darbı meseldir, delilikler; fen, fen, çeşit çeşittir. Hele böyle ulu bir beyin zincirine bağlanmış kişide olursa!