English    Türkçe    فارسی   

3
180-204

  • گفت ای موسی ز من می‌جو پناه ** با دهانی که نکردی تو گناه 180
  • Allah, “Ey Musa, bana suç etmediğin, kötü söylemediğin bir ağızla sığın, dua et” dedi.
  • گفت موسی من ندارم آن دهان ** گفت ما را از دهان غیر خوان
  • Musa, “Bende o ağız yok deyince Allah, “Başkasının ağzıyla dua et”
  • از دهان غیر کی کردی گناه ** از دهان غیر بر خوان کای اله
  • Başkasının ağzıyla nasıl günah edebilirsin? Yarabbi diye başkasının ağzıyla çağır” buyurdu.
  • آنچنان کن که دهانها مر ترا ** در شب و در روزها آرد دعا
  • Sen de öyle muamelede bulun ki ağızlar, gece gündüz sana dua edip dursunlar.
  • از دهانی که نکردستی گناه ** و آن دهان غیر باشد عذر خواه
  • Günah etmediğim ağız, başkasının özürler dileyen ağzıdır.
  • یا دهان خویشتن را پاک کن ** روح خود را چابک و چالاک کن 185
  • Yahut da kendi ağzını temizle, ruhunu çevik bir hale getir.
  • ذکر حق پاکست چون پاکی رسید ** رخت بر بندد برون آید پلید
  • Çünkü Allah adı temizdir, temizlik geldi mi pislik, pılısını pırtısını toparlayıp gider.
  • می‌گریزد ضدها از ضدها ** شب گریزد چون بر افروزد ضیا
  • Zıtlar, zıtlardan kaçar. Ziya parladı mı gece kalmaz.
  • چون در آید نام پاک اندر دهان ** نه پلیدی ماند و نه اندهان
  • Ağza temiz bir ad gelince de ne pislik kalır, ne gamlar, kederler.
  • بیان آنک الله گفتن نیازمند عین لبیک گفتن حق است
  • Yalvarırım Allah demesi, Hakk’ın Lebbeyk demesinin ta kendisidir
  • آن یکی الله می‌گفتی شبی ** تا که شیرین می‌شد از ذکرش لبی
  • Birisi her gece Allah der durur, bu zikrinden ağzı tatlılaşır, zevk alırdı.
  • گفت شیطان آخر ای بسیارگو ** این همه الله را لبیک کو 190
  • Şeytan “Ey çok söz söyleyen, bunca Allah demene karşılık onun Lebbeyk demesi nerde?
  • می‌نیاید یک جواب از پیش تخت ** چند الله می‌زنی با روی سخت
  • Allah tahtından bir cevap gelmiyor. Böyle utanmadan, sıkılmadan ne vakte dek Allah deyip duracaksın” dedi.
  • او شکسته‌دل شد و بنهاد سر ** دید در خواب او خضر را در خضر
  • Adamın gönlü kırıldı, başını yere koydu, yattı. Rüyada yeşiller giyinmiş Hızır’ı gördü.
  • گفت هین از ذکر چون وا مانده‌ای ** چون پشیمانی از آن کش خوانده‌ای
  • Hızır “Kendine gel, niçin zikri bıraktın, çağırdığın addan nasıl usandın, zikrinden nasıl pişman oldun?” dedi.
  • گفت لبیکم نمی‌آید جواب ** زان همی‌ترسم که باشم رد باب
  • Adam, cevap olarak “Lebbeyk sesi gelmiyor, kapıdan sürüleceğimden korkuyorum” deyince
  • گفت آن الله تو لبیک ماست ** و آن نیاز و درد و سوزت پیک ماست 195
  • Hızır ”Senin o Allah demen, bizim Lebbeyk dememizdir. Senin o niyazın derde düşmen, yanıp yakılman, bizim haberci çavuşumuzdur.
  • حیله‌ها و چاره‌جوییهای تو ** جذب ما بود و گشاد این پای تو
  • Senin hilelere düşmen, çareler araman, seni kendimize çekmemizden, ayağını çözmemizdendir.
  • ترس و عشق تو کمند لطف ماست ** زیر هر یا رب تو لبیکهاست
  • Korkun da bizim lütfumuzun kemendidir, aşkın da. Her Yarabbi demende bizim, efendim, buyur dememiz gizli” dedi.
  • جان جاهل زین دعا جز دور نیست ** زانک یا رب گفتنش دستور نیست
  • Bilgisiz adamın canı, bu duadan uzaktır. Çünkü Yarabbi demesine izin yok ki!
  • بر دهان و بر دلش قفلست و بند ** تا ننالد با خدا وقت گزند
  • Zarara, ziyana uğrayınca Allah’a sızlanmasın diye ağzında da kilit var, gönlünde de. Ağzı da bağlı, gönlü de.
  • داد مر فرعون را صد ملک و مال ** تا بکرد او دعوی عز و جلال 200
  • Firavuna yüzlerce mal, mülk verdi, o da nihayet ululuk, büyüklük dâvasına girişti.
  • در همه عمرش ندید او درد سر ** تا ننالد سوی حق آن بدگهر
  • O kötü yaradılışlı, Hakk’a sızlanmasın diye ömründe baş ağrısı bile görmedi.
  • داد او را جمله ملک این جهان ** حق ندادش درد و رنج و اندهان
  • Allah, ona bütün dünya mülkünü verdi de dert, elem, keder vermedi.
  • درد آمد بهتر از ملک جهان ** تا بخوانی مر خدا را در نهان
  • Dert, Allah’ı gizlice çağırmana sebep olduğundan bütün dünya malından yeğdir.
  • خواندن بی درد از افسردگیست ** خواندن با درد از دل‌بردگیست
  • Dertsiz dua soğuktur, bir şeye yaramaz. Dertli dua ve niyaz, gönülden, aşktan gelir.