English    Türkçe    فارسی   

3
4622-4646

  • صد چو تو فانیست پیش آن نظر ** عاشقی بر نفی خود خواجه مگر
  • O nazarın karşısında senin gibi yüzlercesi fanidir… Hocam, meğerse sen kendini yok etmeye âşıkmışsın!
  • سایه‌ای و عاشقی بر آفتاب ** شمس آید سایه لا گردد شتاب
  • Sen bir gölgesin, güneşe âşıksın… Şems geldi, elbette gölge derhal yok olur!
  • داد خواستن پشه از باد به حضرت سلیمان علیه السلام
  • Sivrisineğin Süleyman aleyhisselâm’a gidip rüzgârdan şikâyet ederek hakkını istemesi
  • پشه آمد از حدیقه وز گیاه ** وز سلیمان گشت پشه دادخواه
  • Bir sivrisinek, çayırlıktan, çimenlikten gelip Süleyman’ın huzuruna çıkarak hakkını istedi de dedi ki:
  • کای سلیمان معدلت می‌گستری ** بر شیاطین و آدمی‌زاد و پری 4625
  • “Ey Süleyman, Şeytanlar, insanoğulları ve periler arasında adaleti yaydın;
  • مرغ و ماهی در پناه عدل تست ** کیست آن گم‌گشته کش فضلت نجست
  • Kuş da senin adaletine sığınmış, balık da. Kimdir o kaybolan, kimdir o mahrum ki adaletin, onu arayıp bulmamış olsun?
  • داد ده ما را که بس زاریم ما ** بی‌نصیب از باغ و گلزاریم ما
  • Bize de insaf et, bizim de hakkımızı al… Çok perişanız… Bağdan da nasibimiz yok, gül bahçesinden de!
  • مشکلات هر ضعیفی از تو حل ** پشه باشد در ضعیفی خود مثل
  • Her zayıf kişinin müşkülünü halledersin… Sivrisinek, zaten zayıflığın misalidir.
  • شهره ما در ضعف و اشکسته‌پری ** شهره تو در لطف و مسکین‌پروری
  • Biz, zayıflıkla, kanadı kırık olmakla, acizlikle tanınmışız… Sen lütufla, yoksullara yardımla tanınmışsın.
  • ای تو در اطباق قدرت منتهی ** منتهی ما در کمی و بی‌رهی 4630
  • Sen, kudret derecelerinin en sonuna varmışsın… Biz, acizliğin, zavallılığın son derecesine varmışız!
  • داد ده ما را ازین غم کن جدا ** دست گیر ای دست تو دست خدا
  • İmdat et, bizi bu gamdan kurtar… Ey eli, Allah eli olan, elimizi tut!
  • پس سلیمان گفت ای انصاف‌جو ** داد و انصاف از که میخواهی بگو
  • Süleyman; Ey hak isteyen, kimden şikâyet ediyorsun? Söyle.
  • کیست آن کالم که از باد و بروت ** ظلم کردست و خراشیدست روت
  • Kimdir o zalim ki ululuk satarak sana zulmetti, yüzünü, gözünü tırmaladı?
  • ای عجب در عهد ما ظالم کجاست ** کو نه اندر حبس و در زنجیر ماست
  • Bizim zamanımızda zalim nerede? Şaşılacak şey… Nasıl oluyor da hapsedilmemiş, nasıl oluyor da bizim zindanımızda değil?
  • چونک ما زادیم ظلم آن روز مرد ** پس بعهد ما کی ظلمی پیش برد 4635
  • Bizim doğduğumuz gün zulüm öldü… Kimdir bizim zamanımızda zulmeden?
  • چون بر آمد نور ظلمت نیست شد ** ظلم را ظلمت بود اصل و عضد
  • Nur geldi mi zulmet yok olur. Zulmün aslı ve arkası da zulmettir.
  • نک شیاطین کسب و خدمت می‌کنند ** دیگران بسته باصفادند و بند
  • Bak, şeytanlar, bizim için çalışmada, kazanmada, bize hizmet etmede… Hizmetten çekinenler de zincirlerle bağlanmış, bukağılarına vurulmuş!
  • اصل ظلم ظالمان از دیو بود ** دیو در بندست استم چون نمود
  • Zalimler, Şeytan’ın iğvasiyle zulmederler, zalimlerin zulmünün aslı Şeytan’dan gelir… Şeytan, bağlarla bağlanmış, zincirlere vurulmuşken nasıl olup da zulümde bulunabilir?
  • ملک زان دادست ما را کن فکان ** تا ننالد خلق سوی آسمان
  • Allah, bize padişahlığı; halk göklere el açıp ağlamasın diye verdi.
  • تا به بالا بر نیاید دودها ** تا نگردد مضطرب چرخ و سها 4640
  • Ah ve feryatların yücelere çıkmasın, gökyüzüyle süha yıldızı ıstıraba düşmesin.
  • تا نلرزد عرش از ناله یتیم ** تا نگردد از ستم جانی سقیم
  • Arş yetim feryadıyla titremesin, hiç kimse sitemle perişan olmasın diye bize saltanat ihsan etti.
  • زان نهادیم از ممالک مذهبی ** تا نیاید بر فلکها یا ربی
  • Göklere “Yarabbi” sesi çıkmasın diye ülkelerde yol yordam olarak bu adaleti, bu ihsan kaidesini bir kanun haline getirdik.
  • منگر ای مظلوم سوی آسمان ** کاسمانی شاه داری در زمان
  • Ey mazlum gökyüzüne bakma… Zamanede gök gibi ihsan ve feyz sahibi bir padişahın var, dedi.
  • گفت پشه داد من از دست باد ** کو دو دست ظلم بر ما بر گشاد
  • Sivrisinek dedi ki: “Benim feryadım rüzgârın elinden… O bize zulüm ellerini uzattı, bize zulmetti.
  • ما ز ظلم او به تنگی اندریم ** با لب بسته ازو خون می‌خوریم 4645
  • Onun zulmünden daraldık, onun yüzünden dudağımız yumulu, kanlar yutmaktayız!
  • امرکردن سلیمان علیه السلام پشه‌ی متظلم را به احضار خصم به دیوان حکم
  • Süleyman aleyhisselâm’ın açıklanan sivrisineğe düşmanını da mahkemeye getirmesini emretmesi
  • پس سلیمان گفت ای زیبادوی ** امر حق باید که از جان بشنوی
  • Süleyman, “Ey güzel sesli, Allah emrini candan dinlenmek gerek.