English    Türkçe    فارسی   

4
2527-2551

  • دوزخ درویش و مظلومم کنون ** وای آنک یابمش ناگه زبون
  • Şimdi yoksul ve mazlumlara cehennemim. Vay onu zebun bulursam!
  • شرح کردن موسی علیه‌السلام آن چهار فضیلت را جهت پای مزد ایمان فرعون
  • Musa aleyhisselâm'ın, Firavun'un imanına karşılık olan o dört fazileti anlatması
  • گفت موسی که اولین آن چهار ** صحتی باشد تنت را پایدار
  • Musa dedi ki: O dördün birincisi, bedenin ebedi olarak sıhhatte kalır.
  • این علل‌هایی که در طب گفته‌اند ** دور باشد از تنت ای ارجمند
  • Tıp bilgisinde söylenen illetler, ey akıllı er, bedeninden uzaklaşır.
  • ثانیا باشد ترا عمر دراز ** که اجل دارد ز عمرت احتراز 2530
  • İkincisi, ömrün uzun olur. Ecel, ömründen çekinir!
  • وین نباشد بعد عمر مستوی ** که بناکام از جهان بیرون روی
  • İyi bir ömür sürdükten sonra âlemden, muradına erişmeden gitmezsin.
  • بلک خواهان اجل چون طفل شیر ** نه ز رنجی که ترا دارد اسیر
  • Hatta süt emer çocuğun süt istemesi gibi eceli istersin. Fakat seni esir eden bir zahmet, bir dert yüzünden değil.
  • مرگ‌جو باشی ولی نه از عجز رنج ** بلک بینی در خراب خانه گنج
  • Ölümü ararsın ama bir eziyete uğrayıp âciz kaldığından değil de evin harabesinde defineyi gördüğünden!
  • پس به دست خویش گیری تیشه‌ای ** می‌زنی بر خانه بی‌اندیشه‌ای
  • Bunun üzerine kazmayı eline alır da hiç düşünmeksizin evi yıkmaya başlarsın.
  • که حجاب گنج بینی خانه را ** مانع صد خرمن این یک دانه را 2535
  • Çünkü evi, definenin perdesi görürsün. Bilir, anlarsın ki bu bir tek tane, yüzlerce harmana mâni olmaktadır.
  • پس در آتش افکنی این دانه را ** پیش گیری پیشه‌ی مردانه را
  • Artık bu taneyi ateşe atarsın, erlik sıfatıyla sıfatlanır, er olursun.
  • ای به یک برگی ز باغی مانده ** هم‌چو کرمی برگش از رز رانده
  • Ey bir yaprak uğruna bağdan olan., sen, bir yaprağa kapılıp kalan ve bu yüzden üzümden mahrum olan kurda benziyorsun.
  • چون کرم این کرم را بیدار کرد ** اژدهای جهل را این کرم خورد
  • Fakat Allah’ın lütfu ve keremi, bu kurdu uyandırınca bilgisizlik ejderhası seni yer, siler süpürür!
  • کرم کرمی شد پر از میوه و درخت ** این چنین تبدیل گردد نیکبخت
  • Kurt, meyvalarla, ağaçlarla dolu bir bağ kesilir. İşte bahtı, talihi iyi olanlar, böyle bir değişikliğe nail olurlar!
  • تفسیر کنت کنزا مخفیا فاحببت ان اعرف
  • Ben gizli bir hazineydim, bilinmeyi diledim hadisi kutsinin tefsiri
  • خانه بر کن کز عقیق این یمن ** صد هزاران خانه شاید ساختن 2540
  • Evi yık, bu Yemen akilciyle yüz binlerce ev yapılır!
  • گنج زیر خانه است و چاره نیست ** از خرابی خانه مندیش و مه‌ایست
  • Hazine, ev altındadır, ev yıkılmadıkça ele geçmesine çare yok., evi yıkmaktan ürkme, durma!
  • که هزاران خانه از یک نقد گنج ** توان عمارت کرد بی‌تکلیف و رنج
  • Çünkü bu hazinenin ele geçecek bir parasıyla zahmetsiz, meşakkatsiz binlerce ev yapılabilir.
  • عاقبت این خانه خود ویران شود ** گنج از زیرش یقین عریان شود
  • Nihayet bu ev zaten viran olacak, altındaki hazine de apaçık meydana çıkacak!
  • لیک آن تو نباشد زانک روح ** مزد ویران کردنستش آن فتوح
  • Fakat o vakit hazine senin olmaz, çünkü o ele geçen ganimet, ruhun evi yıkma ücretidir.
  • چون نکرد آن کار مزدش هست لا ** لییس للانسان الا ما سعی 2545
  • insan, ancak çalıştığını kazanır. o işten hiçbir ücrete sahip olamayınca,
  • دست خایی بعد از آن تو کای دریغ ** این چنین ماهی بد اندر زیر میغ
  • Artık, eyvanlar olsun., böyle bir ay bulut altındaymış da görmedim!
  • من نکردم آنچ گفتند از بهی ** گنج رفت و خانه و دستم تهی
  • İyilik edip bana söylenen sözleri tutmadım, attık hazine gitti, elim bomboş diye elini ısırır, hayıflanır durursun!
  • خانه‌ی اجرت گرفتی و کری ** نیست ملک تو به بیعی یا شری
  • Meselâ; sen ücretle bir ev kiralarsın, fakat o evi satın alsan bile senin mülkün değildir ki!
  • این کری را مدت او تا اجل ** تا درین مدت کنی در وی عمل
  • Bu evde iş işleyesin diye kira müddeti, eceline kadardır.
  • پاره‌دوزی می‌کنی اندر دکان ** زیر این دکان تو مدفون دو کان 2550
  • Dükkânda eskicilik, yamacılık edersin, fakat bu dükkânının altında iki maden gömülüdür!
  • هست این دکان کرایی زود باش ** تیشه بستان و تکش را می‌تراش
  • Bu dükkân kiralıktır. Çabuk ol, kazmayı al da dibini kaz!