English    Türkçe    فارسی   

4
3195-3219

  • در درون سینه نفاثات اوست ** عقده‌های سحر را اثبات اوست 3195
  • Gönülde onun tükürüklü üfürükler salan büyücüleri var... büyü düğümlerini düğümleyen odur!
  • ساحره‌ی دنیا قوی دانا زنیست ** حل سحر او به پای عامه نیست
  • Dünya büyücüsü pek ilginç bir karıdır... onun büyü ipini çözmek herkesin ayağının harcı değil!
  • ور گشادی عقد او را عقلها ** انبیا را کی فرستادی خدا
  • Eğer akıllar onun bağladığı düğümleri çözseydi Tanrı peygamberleri yollar mıydı?
  • هین طلب کن خوش‌دمی عقده‌گشا ** رازدان یفعل الله ما یشا
  • Kendine gel de nefesi kutlu, düğümler çözen, Tanrı dilediğini işler sırrını bilir birisini ara!
  • هم‌چو ماهی بسته است او به شست ** شاه زاده ماند سالی و تو شصت
  • Dünya seni de balık gibi oltasına takmıştır... şehzade bir yıl kaldı, sense altmış yıldır o oltadasın!
  • شصت سال از شست او در محنتی ** نه خوشی نه بر طریق سنتی 3200
  • Tam altmış yıldır onun oltasında mihnetler içindesin... ne bir hoşluğum var, ne bir sünnete uyarsın!
  • فاسقی بدبخت نه دنیات خوب ** نه رهیده از وبال و از ذنوب
  • Günahkâr bir bedbahtsın... ne dünyan güzel, ne vebalden, günahtan kurtulmuşsun!
  • نفخ او این عقده‌ها را سخت کرد ** پس طلب کن نفخه‌ی خلاق فرد
  • Dünyanın üfürüğü bu düğümleri pek sıkı düğümledi... sen artık tek yaratıcının üfürüğünü iste!
  • تا نفخت فیه من روحی ترا ** وا رهاند زین و گوید برتر آ
  • İste de “Ben Adem’e ruhumdan üfürdüm” üfürüğü, seni bundan kurtarsın ve yücel desin!
  • جز به نفخ حق نسوزد نفخ سحر ** نفخ قهرست این و آن دم نفح مهر
  • Büyü üfürüğünü Tanrı üfürüğünden başka bir şey bozmaz... bu kahır üfürüğüdür, o lûtuf üfürüğü!
  • رحمت او سابقست از قهر او ** سابقی خواهی برو سابق بجو 3205
  • Tanrının rahmeti kahrından artıktır, ileridir. Sen de ileri olmak istiyorsan yürü, bir ileri gitmiş er ara.
  • تا رسی اندر نفوس زوجت ** کای شه مسحور اینک مخرجت
  • Bu suretle amelleriyle, yahut, hurilerle evlendirilmiş kişilerin mertebesine eriş... ey büyülenmiş padişah işte sana kurtuluş çaresi!
  • با وجود زال ناید انحلال ** در شبیکه و در بر آن پر دلال
  • Dünya kocakarısı senin yanında oldukça ve sen, onun işvelerine kapılıp kaldıkça ne onun ağı, tuzağı çözülür, ne büyü düğümleri.
  • نه بگفتست آن سراج امتان ** این جهان و آن جهان را ضرتان
  • Ümmetlerin ışığı olan peygamber, bu dünya ile öbür dünyaya ortaklar demedi mi?
  • پس وصال این فراق آن بود ** صحت این تن سقام جان بود
  • Şu halde bununla buluşmak ondan ayrılmaktır... bu bedenin sıhhati, canın hastalığıdır.
  • سخت می‌آید فراق این ممر ** پس فراق آن مقر دان سخت‌تر 3210
  • Bu geçitten ayrılmak müşküldür, o duraktan ayrılmaksa bil ki daha müşkül!
  • چون فراق نقش سخت آید ترا ** تا چه سخت آید ز نقاشش جدا
  • Nakıştan ayrılmak bile sana güç geliyor... nakkaşından ayrılmak ne kadar güç gelir ya!
  • ای که صبرت نیست از دنیای دون ** چونت صبرست از خدا ای دوست چون
  • Ey aşağılık dünya ayrılığına sabretmeyen dost, Tanrı ayrılığına nasıl sabredeceksin?
  • چونک صبرت نیست زین آب سیاه ** چون صبوری داری از چشمه‌ی اله
  • Bu kara sudan ayrılamıyorsun da Tanrı kaynağından ayrılmaya nasıl katlanıyorsun ya?
  • چونک بی این شرب کم داری سکون ** چون ز ابراری جدا وز یشربون
  • Bu kara suyu içmedikçe pek dinlenemiyor, esenleşemiyorsun... iyi kişilerden ve onların içtikleri kaynak suyundan ayrılınca halin ne olur?
  • گر ببینی یک نفس حسن ودود ** اندر آتش افکنی جان و وجود 3215
  • Bir nefescik Tanrı güzelliğini görsen canın da ateşlere düşer, vücudun da!
  • جیفه بینی بعد از آن این شرب را ** چون ببینی کر و فر قرب را
  • Ondan sonra bu suyu cife görürsün... Tanrı yakınlığının debdebesini gördün mü,
  • هم‌چو شه‌زاده رسی در یار خویش ** پس برون آری ز پا تو خار خویش
  • Şehzade gibi sevgiline kavuşursun... ayağındaki dikeni çıkarırsın!
  • جهد کن در بی‌خودی خود را بیاب ** زودتر والله اعلم بالصواب
  • Kendinden geçmeye çalış da hemencecik kendini bul... doğrusunu Tanrı daha iyi bilir.
  • هر زمانی هین مشو با خویش جفت ** هر زمان چون خر در آب و گل میفت
  • Aklını başına devşir; her zaman kendinle eş olma... her an eşek gibi balçığa düşme.