English    Türkçe    فارسی   

5
1626-1650

  • رحمت تو وآن دم گیرای تو  ** پر شود این عالم از احیای تو 
  • Senin merhametin ve o tesirli nefesin yüzünden şu alem, dirilerle dolar.
  • تو فرشته‌ی رحمتی رحمت نما  ** حامل عرشی و قبله‌ی دادها 
  • Sen rahmet meleğisin, merhamet edersin. Sen Arşı taşımaktasın, ihsan ve lütufların kıblesisin.
  • عرش معدن گاه داد و معدلت  ** چار جو در زیر او پر مغفرت 
  • Arş, ihsan ve adalet madenidir. Onun altıdan yargılamalarla dolu dört tane ırmak akmaktadır.
  • جوی شیر و جوی شهد جاودان  ** جوی خمر و دجله‌ی آب روان 
  • Süt, ebedi olan bal, şarap ve akar su ırmakları.
  • پس ز عرش اندر بهشتستان رود  ** در جهان هم چیزکی ظاهر شود  1630
  • Bunlar arştan cennetlere giderler. Alemde o ırmaklardan çok az bir şey görünür.
  • گرچه آلوده‌ست اینجا آن چهار  ** از چه از زهر فنا و ناگوار 
  • Gerçi o dört ırmağın burada görünen cüzleri bulanıktır ya. Neden? Acı yokluk zehrinden.
  • جرعه‌ای بر خاک تیره ریختند  ** زان چهار و فتنه‌ای انگیختند 
  • O dört ırmaktan şu kara toprağa bir yudumcuk serptiler de bir fitnedir kopardılar.
  • تا بجویند اصل آن را این خسان  ** خود برین قانع شدند این ناکسان 
  • Bu suretle aşağılık kişiler, onların aslını arasınlar, bunu dilediler. Fakat adam olmayanlar bunlara kani olup gittiler.
  • شیر داد و پرورش اطفال را  ** چشمه کرده سینه‌ی هر زال را 
  • Tanrı çocukları beslemek, yetiştirmek için sütü verdi, her kadının göğsünü bu süt ırmağına kaynak yaptı.
  • خمر دفع غصه و اندیشه را  ** چشمه کرده از عنب در اجترا  1635
  • Şarap ırmağını, gamı defetmek, düşünceyi gidermek ve insana kuvvet ve cesaret vermek için üzümden akıttı.
  • انگبین داروی تن رنجور را  ** چشمه کرده باطن زنبور را 
  • Bal ırmağına da arının için kaynak etti, o ırmağı bedendeki hastalıkları gidermek için akıttı.
  • آب دادی عام اصل و فرع را  ** از برای طهر و بهر کرع را 
  • Suyu da temizlenmek ve içip kanmak için herkese ihsan etti.
  • تا ازینها پی بری سوی اصول  ** تو برین قانع شدی ای بوالفضول 
  • Bu suretle de bunları görüp asıllarını izlemeni diledi. Fakat ey herzevekil, sen bunlara kani oluverdin.
  • بشنو اکنون ماجرای خاک را  ** که چه می‌گوید فسون محراک را 
  • Şimdi toprağın başından geçenleri dinle. Bak, o kudret sahibi İsrafil’e ne efsunlar okuyor.
  • پیش اسرافیل‌گشته او عبوس  ** می‌کند صد گونه شکل و چاپلوس  1640
  • İsrafil’e karşı suratını ekşitti, yüzlerce şekilde yalvarıp yakardı.
  • که بحق ذات پاک ذوالجلال  ** که مدار این قهر را بر من حلال 
  • Ululuk ıssı pak Tanrı hakkı için dedi, bana bu kahrı helal görme.
  • من ازین تقلیب بویی می‌برم  ** بدگمانی می‌دود اندر سرم 
  • Ben bu işten bir koku alıyorum, kafama bir kötü şüphedir girdi.
  • تو فرشته‌ی رحمتی رحمت نما  ** زانک مرغی را نیازارد هما 
  • Sen rahmet meleğisin, merhamet edersin. Çünkü hama kuşu, hiçbir kuşu incitmez.
  • ای شفا و رحمت اصحاب درد  ** تو همان کن کان دو نیکوکار کرد 
  • Ey dertlilere şifa ve rahmet olan melek, sen de o iki kişinin yaptıklarını yap.
  • زود اسرافیل باز آمد به شاه  ** گفت عذر و ماجرا نزد اله  1645
  • İsrafil, çabucak padişahın tapısına döndü, özür getirdi olanları anlattı.
  • کز برون فرمان بدادی که بگیر  ** عکس آن الهام دادی در ضمیر 
  • Dedi ki: Yarabbi, görünüşte toprağı al diye emrettin ama içine onun aksini ilham ettin.
  • امر کردی در گرفتن سوی گوش  ** نهی کردی از قساوت سوی هوش 
  • Kulağıma, toprağı al dedin, aklıma da bunun aksini emrettin.
  • سبق رحمت گشت غالب بر غضب  ** ای بدیع افعال و نیکوکار رب 
  • Rahmet gazaptan fazladır, üstündür, üstün geldi ey işleri essiz, örneksiz olan ve iyi işler işleyen Tanrı.
  • فرستادن عزرائیل ملک العزم و الحزم را علیه‌السلام ببر گرفتن حفنه‌ای خاک تا شود جسم آدم چالاک عیله‌السلام و الصلوة 
  • Tanrının çevik Adem'in aleyhisselam’ın bedenini yoğurmak üzere bir avuç toprak alması için azim ve şiddet sahibi bir melek olan Azrail aleyhisselam'ı yollaması.
  • گفت یزدان زو عزرائیل را  ** که ببین آن خاک پر تخییل را 
  • Tanri, Azrail’e “Çabuk git, o hayallere kapılmış toprağın halini gör.
  • آن ضعیف زال ظالم را بیاب  ** مشت خاکی هین بیاور با شتاب  1650
  • O arık zalimi bul, hemen bir avuç torak al, gel” dedi.