English    Türkçe    فارسی   

5
1971-1995

  • دیو گوید بنگرید این خام را  ** سر برید این مرغ بی‌هنگام را 
  • Şeytan der ki: Hele şu hama bakin. Şu vakitsiz öten horozun kesin başını.
  • دور این خصلت ز فرهنگ ایاز  ** که پدید آید نمازش بی‌نماز 
  • Bu huy Eyaz’ın zekasından uzaktır. Yalvarıp yakarmadan namaz kılmaz o.
  • او خروس آسمان بوده ز پیش  ** نعره‌های او همه در وقت خویش 
  • O, önceden de gökteki horozdur. Onun nazarları tam zamanındadır.
  • در معنی این کی ارنا الاشیاء کما هی و معنی این کی لو کشف الغطاء ما از ددت یقینا و قوله در هر که تو از دیده‌ی بد می‌نگری از چنبره‌ی وجود خود می‌نگری پایه‌ی کژ کژ افکند سایه 
  • "Her şeyi, nasılsa bize öyle göster" hadisiyle "Perde kalksa, bildiğimden, gördüğümden fazla bir şey görmez ve bilmezdim" sözünün ve "Kime kötü gözle bakarsan bil ki kendi varlık dairenden bakmada, sen fena olduğundan onu fena görmedesin" beytinin manası. Eğri merdiven basamağının gölgesi eğri olur.
  • ای خروسان از وی آموزید بانگ  ** بانگ بهر حق کند نه بهر دانگ 
  • Ey horozlar, ötmeyi para için değil, Tanrı için ötenden öğrenin.
  • صبح کاذب آید و نفریبدش  ** صبح کاذب عالم و نیک و بدش  1975
  • Yalancı sabah gelir, onu aldatamaz. Yalancı sabahı, ona iyilik ve kötülük alemidir.
  • اهل دنیا عقل ناقص داشتند  ** تا که صبح صادقش پنداشتند 
  • Dünya ehlinin aklı, noksan olduğundan yalancı sabahı, sahici sabah sanırlar.
  • صبح کاذب کاروانها را زدست  ** که به بوی روز بیرون آمدست 
  • Yalancı sabah, nice kervanın yolunu vurmuştur. Kervancılar, o Yalancı aydınlığı sabah sanıp yola çıkmışlardır.
  • صبح کاذب خلق را رهبر مباد  ** کو دهد بس کاروانها را به باد 
  • Yalancı sabah, halka kılavuz olmasın. Çünkü nice kervanları yele vermiştir.
  • ای شده تو صبح کاذب را رهین  ** صبح صادق را تو کاذب هم مبین 
  • Ey Yalancı sabaha kapılan, sahici sabahı da Yalancı görme.
  • گر نداری از نفاق و بد امان  ** از چه داری بر برادر ظن همان  1980
  • Nifaktan, kötülükten kurtulduysan neden kardeşin hakkında kötü zanna düşüyor, münafıklık diyorsun?
  • بدگمان باشد همیشه زشت‌کار  ** نامه‌ی خود خواند اندر حق یار 
  • Kötü zanda bulunanın işi, daima çirkindir.Dostun hakkında da kendi kitabını okur o.
  • آن خسان که در کژیها مانده‌اند  ** انبیا را ساحر و کژ خوانده‌اند 
  • Eğrilikte kalan aşağılık kişiler, peygamberlere de büyücü ve eğri adam dediler.
  • وآن امیران خسیس قلب‌ساز  ** این گمان بردند بر حجره‌ی ایاز 
  • O kötü düşünceli aşağılık beyler de Eyaz’ın odası hakkında böyle kötü düşünceye saptılar.
  • کو دفینه دارد و گنج اندر آن  ** ز آینه‌ی خود منگر اندر دیگران 
  • Orada definesi, hazinesi var dediler. Başkalarını kendi aynanda görme.
  • شاه می‌دانست خود پاکی او  ** بهر ایشان کرد او آن جست و جو  1985
  • Padişah onun temizliğini biliyordu. O araştırmayı onlar için yaptırıyordu.
  • کای امیر آن حجره را بگشای در  ** نیم شب که باشد او زان بی‌خبر 
  • O beye, odayı gece yarısı aç da haberi olmasın.
  • تا پدید آید سگالشهای او  ** بعد از آن بر ماست مالشهای او 
  • Bu suretle düşünceleri meydana çıksın. Ondan sonra ona yapılacak şeyi biz biliriz.
  • مر شما را دادم آن زر و گهر  ** من از آن زرها نخواهم جز خبر 
  • O altınları mücevherleri de size bağışladım. Yalnız neler çıktığını bana haber verin, o kadar dedi.
  • این همی‌گفت و دل او می‌طپید  ** از برای آن ایاز بی ندید 
  • Dedi ama eşi olmayan Eyaz için de içi titremekteydi.
  • که منم کین بر زبانم می‌رود  ** این جفاگر بشنود او چون شود  1990
  • Bunları ben mi söylüyorum? Bu sözleri duysa ne hale gelir? Diyordu.
  • باز می‌گوید به حق دین او  ** که ازین افزون بود تمکین او 
  • Sonra da diyordu ki: Dini hakki için onun temkini bundan da artıktır.
  • کی به قذف زشت من طیره شود  ** وز غرض وز سر من غافل بود 
  • Benim sitemime kızmaz, benim sözümden alınmaz, maksadımı sırrımı anlar.
  • مبتلی چون دید تاویلات رنج  ** برد بیند کی شود او مات رنج 
  • Bir belaya uğrayan, o dertten perişan olmaz, bir çok tevillerde bulunur.
  • صاحب تاویل ایاز صابرست  ** کو به بحر عاقبتها ناظرست 
  • Eyaz’da sabırlıdır, tevillerde bulunur. O işin sonuna bakar.
  • هم‌چو یوسف خواب این زندانیان  ** هست تعبیرش به پیش او عیان  1995
  • Yusuf gibi, bu zindandakilerin rüyalarını tabir eder, tabiri onca aşikardır.