English    Türkçe    فارسی   

5
2499-2523

  • گفت آنک با من ار یک بدمنش  ** بد بیندیشد بدرم اشکمش 
  • Oğlan, kötü düşünceli biri hakkımda kötü bir düşünceye kapılırsa bununla karnını deşeceğim diye cevap verdi.
  • گفت لوطی حمد لله را که من  ** بد نه اندیشیده‌ام با تو به فن  2500
  • Oğlancı, Tanrı'ya hamdolsun dedi, iyi ki ben sana bir hile yapıp kötü bir düşünceye kapılmadım.
  • چون که مردی نیست خنجرها چه سود  ** چون نباشد دل ندارد سود خود 
  • Sende adamlık olmadıktan sonra hançerlerin ne faydası var? Yürek olmadıktan sonra bunda ne fayda var ki?
  • از علی میراث داری ذوالفقار  ** بازوی شیر خدا هستت بیار 
  • Tutalım Aliden Zülfikar'ı miras aldın, Tanrı aslanındaki kol, sende de varsa göster.
  • گر فسونی یاد داری از مسیح  ** کو لب و دندان عیسی ای قبیح 
  • Mesih'ten bir nefes bellediğini farzedelim, İsa'nın dudağı, dişi nerde ki a çirkin adam?
  • کشتیی سازی ز توزیع و فتوح  ** کو یکی ملاح کشتی هم‌چو نوح 
  • Kazanmak, bir şeyler elde etmek için diyelim ki bir gemi yaptın, Nuh gibi bir gemi kaptanı hani?
  • بت شکستی گیرم ابراهیم‌وار  ** کو بت تن را فدی کردن بنار  2505
  • Tutalım ki İbrahim gibi put kırıyorsun, beden putunu onun gibi ateş içine atış nerde?
  • گر دلیلت هست اندر فعل آر  ** تیغ چوبین را بدان کن ذوالفقار 
  • Delilin varsa meydana çıkar da tahta kılıcı bile o delille Zülfikar haline getir.
  • آن دلیلی که ترا مانع شود  ** از عمل آن نقمت صانع بود 
  • Bir delil, seni amelden alıkorsa o Tanrının gazabıdır.
  • خایفان راه را کردی دلیر  ** از همه لرزان‌تری تو زیر زیر 
  • Yolda korkanları kuvvetli bir hale getirdin ama sen hepsinden fazla korkmada, hepsinden ziyade tirtir titremedesin.
  • بر همه درس توکل می‌کنی  ** در هوا تو پشه را رگ می‌زنی 
  • Herkese Tanrı'ya dayanma dersi veriyorsun ama hırsından havadaki sivrisineğin damarını sormadasın.
  • ای مخنث پیش رفته از سپاه  ** بر دروغ ریش تو کیرت گواه  2510
  • A oğlan, askerin önünde gidiyorsun ama bıyığının yalancılığına aletin tanıklık vermede.
  • چون ز نامردی دل آکنده بود  ** ریش و سبلت موجب خنده بود 
  • Gönül, namertlikle dolu olduktan sonra sakalınla, bıyığına, ancak gülünür.
  • توبه‌ای کن اشک باران چون مطر  ** ریش و سبلت را ز خنده باز خر 
  • Yağmur gibi gözyaşları dökerek tövbe et de bıyık ve sakalını, alay mevzuu olmadan kurtar.
  • داروی مردی بخور اندر عمل  ** تا شوی خورشید گرم اندر حمل 
  • Erlik ilâcını kullan da hamel burcundaki kızgın güneşe dön.
  • معده را بگذار و سوی دل خرام  ** تا که بی‌پرده ز حق آید سلام 
  • Mideyi bırak, gönül tarafına salın. Salın da Tanrıdan sana perdesiz bir selâm gelsin.
  • یک دو گامی رو تکلف ساز خوش  ** عشق گیرد گوش تو آنگاه کش  2515
  • Kendine çekidüzen verecek bir iki adım at da aşk, kulağını tutup seni çeksin.
  • غالب شدن حیله‌ی روباه بر استعصام و تعفف خر و کشیدن روبه خر را سوی شیر به بیشه 
  • Eşek, her ne kadar çekindiyse de nihayet tilki üstün oldu, onu aslanın bulunduğu ormana çekti
  • روبه اندر حیله پای خود فشرد  ** ریش خر بگرفت و آن خر را ببرد 
  • Tilki, hilede ayak diredi. Eşeğin sakalını tutup çekti.
  • مطرب آن خانقه کو تا که تفت  ** دف زند که خر برفت و خر برفت 
  • Nerde o tekkenin ilâhicisi ki hararetle defe vurup "Eşek gitti, eşek gitti" desin?
  • چونک خرگوشی برد شیری به چاه  ** چون نیارد روبهی خر تا گیاه 
  • Bir tavşan bile aslanı kuyuya sürüklerse bir tilki, eşeği çayırlığa nasıl sürüklemez?
  • گوش را بر بند و افسونها مخور  ** جز فسون آن ولی دادگر 
  • Kulağını tıka da o ihsan ve lütuf sahibi velinin afsunundan başka bir afsun okuma.
  • آن فسون خوشتر از حلوای او  ** آنک صد حلواست خاک پای او  2520
  • Onun afsunu helvadan da tatlıdır. Hattâ o öyle bir erdir ki ayağının bastığı toprak, yüzlerce helvaya değer.
  • خنبهای خسروانی پر ز می  ** مایه برده از می لبهای وی 
  • Şarapla dolu koca küpler, onun dudaklarındaki şaraptan mayalanmıştır.
  • عاشق می باشد آن جان بعید  ** کو می لبهای لعلش را ندید 
  • Ondan uzakta kalan can, lâ'al dudaklardaki şarabı görmediği için şaraba âşıktır.
  • آب شیرین چون نبیند مرغ کور  ** چون نگردد گرد چشمه‌ی آب شور 
  • Kör kuş, tatlı suyu görmemiş, kara ve acı suyun etrafında dönüp dolaşmasın!