English    Türkçe    فارسی   

5
2725-2749

  • ور خورد خود فی‌المثل دام و ددش  ** گوشت عاشق زهر گردد بکشدش  2725
  • Faraza âşıkı kurt kuş yese bile eti zehir olur, yiyeni öldürür.
  • هر چه جز عشقست شد ماکول عشق  ** دو جهان یک دانه پیش نول عشق 
  • Aşktan başka ne varsa her şeyi aşk yer, yutar, iki âlem de aşk kuşunun gagası önünde bir taneden ibarettir.
  • دانه‌ای مر مرغ را هرگز خورد  ** کاهدان مر اسپ را هرگز چرد 
  • Bir tane, hiç, kuşu yiyebilir mi? Samanlık, hiç atı otlatabilir mi?
  • بندگی کن تا شوی عاشق لعل  ** بندگی کسبیست آید در عمل 
  • Kullukta bulun da belki sen de âşık olursun. Kulluk bir kazançtır ki amelle elde edilir.
  • بنده آزادی طمع دارد ز جد  ** عاشق آزادی نخواهد تا ابد 
  • Kul, kulluktan azat olmayı diler. Âşıksa ebediyen azat olmak istemez.
  • بنده دایم خلعت و ادرارجوست  ** خلعت عاشق همه دیدار دوست  2730
  • Kul, daima elbise, vergi diler. Aşılan elbisesiyse daima sevgilinin cemalidir.
  • در نگنجد عشق در گفت و شنید  ** عشق دریاییست قعرش ناپدید 
  • Aşk, söze sığmaz. Aşk, bir denizdir ki dibi görünmez.
  • قطره‌های بحر را نتوان شمرد  ** هفت دریا پیش آن بحرست خرد 
  • Denizin katralarını saymaya imkân yoktur. Yedi deniz de aşk denizinin önünde küçücük bir göl kalır.
  • این سخن پایان ندارد ای فلان  ** باز رو در قصه‌ی شیخ زمان 
  • A canım, bu sözün sonu gelmez. Yine zamane Şeyhinin hikâyesine dön!
  • در معنی لولاک لما خلقت الافلاک 
  • "Sen olmasaydın gökleri yaratmazdım" hadîsi kutsisinin manası
  • شد چنین شیخی گدای کو به کو  ** عشق آمد لاابالی اتقوا 
  • Böyle bir Şeyh, sokak sokak dolaşan bir dilenci oldu. Aşk, pervasızca geldi, ne yapsın? Sakının aşktan!
  • عشق جوشد بحر را مانند دیگ  ** عشق ساید کوه را مانند ریگ  2735
  • Aşk, denizi bir çömlek gibi kaynatır. Aşk, dağı kum gibi ezer, eritir.
  • عشق‌بشکافد فلک را صد شکاف  ** عشق لرزاند زمین را از گزاف 
  • Aşk, gökyüzünü çatlatır, yüzlerce yarık açar. Aşk, sebepsiz yeryüzünü titretir.
  • با محمد بود عشق پاک جفت  ** بهر عشق او را خدا لولاک گفت 
  • Pak, aşk, Muhammed'le eşti. Tanrı aşk yüzünde ona "Sen olmasaydın..." dedi.
  • منتهی در عشق چون او بود فرد  ** پس مر او را ز انبیا تخصیص کرد 
  • Hasılı o, aşktan tekti. Onun için Tanrı, onu pevgamberler içinden seçti.
  • گر نبودی بهر عشق پاک را  ** کی وجودی دادمی افلاک را 
  • Sen, pak aşka mensup olmasaydın, sende aşk olmasaydı dedi, hiç gökleri var eder miydim?
  • من بدان افراشتم چرخ سنی  ** تا علو عشق را فهمی کنی  2740
  • Ben, aşkın yüceliğini anlayasın diye kadri yüce göğü yücelttim.
  • منفعتهای دیگر آید ز چرخ  ** آن چو بیضه تابع آید این چو فرخ 
  • Gökten daha başka faydalar da gelir. O yumurta gibidir. Bu, civciv gibi ona tabidir.
  • خاک را من خوار کردم یک سری  ** تا ز خواری عاشقان بویی بری 
  • Âşıkların horluğundan bir koku alasın diye toprağı tamamiyle hor ettim, ayaklar altına serdim.
  • خاک را دادیم سبزی و نوی  ** تا ز تبدیل فقیر آگه شوی 
  • Aşkla bir yoksul nasıl değişir, anlaman için toprağa yeşillik ve tazelik verdim.
  • با تو گویند این جبال راسیات  ** وصف حال عاشقان اندر ثبات 
  • Şu yerinden kımıldamıyan dağlar da sana âşıkların sebatını söyler.
  • گرچه آن معنیست و این نقش ای پسر  ** تا به فهم تو کند نزدیک‌تر  2745
  • Gerçi oğul, o mânadır, bunlar suret. Fakat anlayışa yaklaştırmak için lâzım bu.
  • غصه را با خار تشبیهی کنند  ** آن نباشد لیک تنبیهی کنند 
  • Kederi, dikene benzetirler. Dikenin kendisi değildir, bu benzetiş, ancak uyandırmak, anlatmak içindir.
  • آن دل قاسی که سنگش خواندند  ** نامناسب بد مثالی راندند 
  • Katı gönüle taş derler. Gönlün taşla münasebeti yoktur, fakat bir örnektir verirler işte.
  • در تصور در نیاید عین آن  ** عیب بر تصویر نه نفیش مدان 
  • Düşünce de onun tıpkısı olmaz. Fakat öyle değildir deme de ayıbı benzetişe, anlatışa ver.
  • رفتن این شیخ در خانه‌ی امیری بهر کدیه روزی چهار بار به زنبیل به اشارت غیب و عتاب کردن امیر او را بدان وقاحت و عذر گفتن او امیر را 
  • Şeyhin bir gün içinde dört kere zembille dilenmek üzere Tanrı buyruğiyle bir beyin evine gitmesi, beyin onu azarlayıp kötü söylemesi, Şeyhin de özür dilemesi
  • شیخ روزی چار کرت چون فقیر  ** بهر کدیه رفت در قصر امیر 
  • Şeyh bir günde yoksul gibi dört kere bir beyin köşküne gitti.