English    Türkçe    فارسی   

5
2904-2928

  • هین به صبر خود مکن چندین نظر  ** صبر دیدی صبر دادن را نگر 
  • Kendine gel de sabrına bu kadar bakma. Sabrı gördün, sabır vereni de gör.
  • چند بینی گردش دولاب را  ** سر برون کن هم ببین تیز آب را  2905
  • Dolabın dönüşünü ne vakte dek göreceksin? Başını çevir de hızlı ve coşkun coşkun akan suyu da gör.
  • تو همی‌گویی که می‌بینم ولیک  ** دید آن را بس علامتهاست نیک 
  • Görüyorum deyip duruyorsun ama onu .görmenin birçok ayan beyan nişaneleri vardır.
  • گردش کف را چو دیدی مختصر  ** حیرتت باید به دریا در نگر 
  • Şöyle denizin köpüğünü görüverdin mi hayran olman lâzım ki denizi de göresin.
  • آنک کف را دید سر گویان بود  ** وانک دریا دید او حیران بود 
  • Köpüğü gören, sırlar söyler. Fakat denizi gören şaşırır kalır.
  • آنک کف را دید نیتها کند  ** وانک دریا دید دل دریا کند 
  • Köpüğü gören, niyetlerde bulunur; denizi gören, gönlünü deniz haline getirir.
  • آنک کفها دید باشد در شمار  ** و آنک دریا دید شد بی‌اختیار  2910
  • Köpükleri gören, onları sayar döker. Denizi görenin irade ve ihtiyarı kalmaz.
  • آنک او کف دید در گردش بود  ** وانک دریا دید او بی‌غش بود 
  • Köpüğü gören dönüp dolaşmaya düşer. Denizi görende hiçbir gıllügiş kalmaz.
  • دعوت کردن مسلمان مغ را 
  • Müslümanın bir Mecusiyi dine davet etmesi. Şeytanın, Tanrı kapısındaki hali
  • مر مغی را گفت مردی کای فلان  ** هین مسلمان شو بباش از مومنان 
  • Bir adam, Mecusinin birine, yahu, gel de müslüman ol, müslümanlar arasına karış dedi.
  • گفت اگر خواهد خدا مومن شوم  ** ور فزاید فضل هم موقن شوم 
  • Mecusi dedi ki: Tanrı dilerse imana gelirim, ihsanını çoğaltırsa yakın elde ederim dedi.
  • گفت می‌خواهد خدا ایمان تو  ** تا رهد از دست دوزخ جان تو 
  • Müslüman dedi ki: Tanrı, senin imana gelmeni canını cehennemden kurtarmak diler.
  • لیک نفس نحس و آن شیطان زشت  ** می‌کشندت سوی کفران و کنشت  2915
  • Ama kötü nefsin, o çirkin Şeytanın seni küfür tarafının, kilisenin bulunduğu yere çekmektedir.
  • گفت ای منصف چو ایشان غالب‌اند  ** یار او باشم که باشد زورمند 
  • Mecusi, ey insaf sahibi dedi, mademki onlar üstün, ben de güçlü kuvvetli, olana dost olurum.
  • یار آن تانم بدن کو غالبست  ** آن طرف افتم که غالب جاذبست 
  • Üstün olana dost olabilir, beni daha fazla ve kuvvetle çekenin bulunduğu yere gidebilirim.
  • چون خدا می‌خواست از من صدق زفت  ** خواست او چه سود چون پیشش نرفت 
  • Tanrı, benden adamakıllı öz doğruluğu istiyormuş. Dileği yerine gelmedikten sonra ne fayda?
  • نفس و شیطان خواست خود را پیش برد  ** وآن عنایت قهر گشت و خرد و مرد 
  • Nefis ve Şeytan, kendi dileğini yürüttükten sonra Tanrı inayeti kahroldu, paramparça oldu demektir
  • تو یکی قصر و سرایی ساختی  ** اندرو صد نقش خوش افراختی  2920
  • Sen bir köşk, bir saray yaparsın. Onu yüzlerce nakışlarla, resimlerle bezersin.
  • خواستی مسجد بود آن جای خیر  ** دیگری آمد مر آن را ساخت دیر 
  • Sen Onun bir hayır yurdu, bir mescit olmasını istersin ama başka biri çıkar gelir, orayı kilise, manastır yapar.
  • یا تو بافیدی یکی کرباس تا  ** خوش بسازی بهر پوشیدن قبا 
  • Yahut da sen bir kumaş dokur, ondan giyinmek için kendine bir kaftan yapmak istersin.
  • تو قبا می‌خواستی خصم از نبرد  ** رغم تو کرباس را شلوار کرد 
  • Sen kaftan istersin ama düşman, inadı yüzünden senin rağmine o kumaştan bir şalvar yapar.
  • چاره کرباس چه بود جان من ** جز زبون رای آن غالب شدن
  • او زبون شد جرم این کرباس چیست  ** آنک او مغلوب غالب نیست کیست  2925
  • Kumaş sahibi zebun oldu, kumaşın ne kabahati var? Üstün olana alt olmayan kimdir ki?
  • چون کسی بی‌خواست او بر وی براند  ** خاربن در ملک و خانه‌ی او نشاند 
  • Birisi, ev sahibinin isteği olmadan sürüp gelir, onun yurduna diken ekerse,
  • صاحب خانه بدین خواری بود  ** که چنین بر وی خلاقت می‌رود 
  • Ev sahibi, elbette horluğa düşmek zorundadır. Ona böyle bir horluk, çaresiz gelip çatar.
  • هم خلق گردم من ار تازه و نوم  ** چونک یار این چنین خواری شوم 
  • Ben de taze ve yeni isem de ne çare?Hor hakir oldum işte.Sevgili böyle istiyor,ben de hor oluyorum.