English    Türkçe    فارسی   

5
3486-3510

  • در چنین راه بیابان مخوف  ** این قلاوز خرد با صد کسوف 
  • Böyle bir korkunç çölde bu akıl kılavuzu, tutulup kalıt.
  • خاک در چشم قلاوزان زنی  ** کاروان را هالک و گمره کنی 
  • Sen de kılavuzları gözetirsen kervanı helak eder, yolu yitirirsin.
  • نان جو حقا حرامست و فسوس  ** نفس را در پیش نه نان سبوس 
  • Arpa ekmeği bile hakikaten haramdır.Nefsin önüne kepekle karşılık ekmek koy.
  • دشمن راه خدا را خوار دار  ** دزد را منبر منه بر دار دار 
  • Tanrı yolunun düşmanını hor tut.Hırsızı mimbere çıkarma,dara çek.
  • دزد را تو دست ببریدن پسند  ** از بریدن عاجزی دستش ببند  3490
  • Hırsızın elini kes. Kesmekten âcizsen hiç olmazsa bağla.
  • گر نبندی دست او دست تو بست  ** گر تو پایش نشکنی پایت شکست 
  • Seti, onun elini bağlamazsan o,senin elini bağlar. Sen, onun ayağını kırmazsan o,senin ayağını kırar.
  • تو عدو را می دهی و نی‌شکر  ** بهر چه گو زهر خند و خاک خور 
  • Halbuki sen, düşmana şarap ve şeker kamışı veriyorsun. Niçin?Ona zehir gibi gül, taş ve desene!
  • زد ز غیرت بر سبو سنگ و شکست  ** او سبو انداخت و از زاهد بجست 
  • Zahit, gayrete gelip testiye bir taş attı, kırdı. Köle de testiyi elinden atıp zahitten kaçtı.
  • رفت پیش میر و گفتش باده کو  ** ماجرا را گفت یک یک پیش او 
  • Beyin yanına gidince bey,şarap nerde? dedi. Köle birbir macerayı anlattı.
  • رفتن امیر خشم‌آلود برای گوشمال زاهد 
  • Emîrin, zahidi tedip için şiddetle gitmesi
  • میر چون آتش شد و برجست راست  ** گفت بنما خانه‌ی زاهد کجاست  3495
  • Bey, ateşe döndü, hemen yerinden doğruldu, bana o zahidin evi nerde? Göster dedi.
  • تا بدین گرز گران کوبم سرش  ** آن سر بی‌دانش مادرغرش 
  • Göster de şu ağır gürzle kafasını ezeyim. O kahpe oğlunun akılsız kellesini kırayım.
  • او چه داند امر معروف از سگی  ** طالب معروفی است و شهرگی 
  • O,köpekliğinden doğru yolu göstermeyi ne bilir?O,ancak şöhret âşıkı.
  • تا بدین سالوس خود را جا کند  ** تا به چیزی خویشتن پیدا کند 
  • Bu yobazlık, bu riya ile kendisine bir mevki yapmak, bir şey bahane ederek kendini göstermek istiyor.
  • کو ندارد خود هنر الا همان  ** که تسلس می‌کند با این و آن 
  • Onun, şuna buna riya yapmaktan başka hiçbir hüneri yok.
  • او اگر دیوانه است و فتنه‌کاو  ** داروی دیوانه باشد کیر گاو  3500
  • Deliyse,fitne çıkarmak istiyorsa delinin ilâcı,öküz aletinden yapılma kamçıdır.
  • تا که شیطان از سرش بیرون رود  ** بی‌لت خربندگان خر چون رود 
  • Vurmalı kerataya da kafasındaki Şeytan çıksın. Eşekçiler, nodullamadıkça eşek gider mi hiç?
  • میر بیرون جست دبوسی بدست  ** نیم شب آمد به زاهد نیم‌مست 
  • Bey, eline bir topuz alıp sokağa çıktı. Gece yarısı yarı sarhoş bir halde geldi, zahidin evine girdi.
  • خواست کشتن مرد زاهد را ز خشم  ** مرد زاهد گشت پنهان زیر پشم 
  • Kızgınlıkla zahidi öldürmek niyetindeydi. Zahit, evde bulunan yünlerin altına girip gizlendi.
  • مرد زاهد می‌شنید از میر آن  ** زیر پشم آن رسن‌تابان نهان 
  • Zahit, beyin sözlerini yün bükenlerin yünleri altına gizlenmiş, işitiyordu.
  • گفت در رو گفتن زشتی مرد  ** آینه تاند که رو را سخت کرد  3505
  • Orada kendi kendine dedi ki: Adamın çirkinliğini, yüzüne karşı ancak ayna söyliyebilir, çünkü onun yüzü serttir.
  • روی باید آینه‌وار آهنین  ** تات گوید روی زشت خود ببین 
  • Ayna gibi demirden bir yüz gerek ki sana çirkin yüzüne bak desin.
  • حکایت مات کردن دلقک سید شاه ترمد را 
  • Delkak'ın, Seyyid Şah-ı Tirmiz'i mat etmesi
  • شاه با دلقک همی شطرنج باخت  ** مات کردش زود خشم شه بتاخت 
  • Padişah, Delkak'le satranç oynardı. Delkak, padişahı mat etti mi padişah, derhal kızardı.
  • گفت شه شه و آن شه کبرآورش  ** یک یک از شطرنج می‌زد بر سرش 
  • Bunu kibrine yediremez, tu Allah müstehakını versin diye satranç taşlarını birer birer Delkak'in başına vururdu.
  • که بگیر اینک شهت ای قلتبان  ** صبر کرد آن دلقک و گفت الامان 
  • Al, işte şahın bu senin bu kaltaban derdi. Delkak, aman padişahım der, sabrederdi.
  • دست دیگر باختن فرمود میر  ** او چنان لرزان که عور از زمهریر  3510
  • Bir gün, yine padişah mat oldu. Bir oyun daha oynamalarını emretti. Delkak, zemheride çıplak kalmış adam gibi tirtir titriyordu.