English    Türkçe    فارسی   

6
2012-2036

  • در دل که لعلها دلال تست  ** باغها از خنده مالامال تست 
  • Dağların gönlündeki lâ’l madenleri, sana delâlet etmede. Bağlar, bahçeler, senin gülümsemelerinle dopdolu.
  • محرم مردیت را کو رستمی  ** تا ز صد خرمن یکی جو گفتمی 
  • Senin erliğine mahrem olacak Rüstem nerede ki senin yüzlerce harmanından bir buğday tanesini söylemeye kalkayım.
  • چون بخواهم کز سرت آهی کنم  ** چون علی سر را فرو چاهی کنم 
  • Senin sırrından bir ah etmek istersem ancak Ali gibi bir kuyuya gitmeli, kuyunun içine ah etmeliyim.
  • چونک اخوان را دل کینه‌ورست  ** یوسفم را قعر چه اولیترست  2015
  • Kardeşlerin gönüllerinde kin olduğundan Yusuf’umun kuyu dibinde kalması daha iyi.
  • مست گشتم خویش بر غوغا زنم  ** چه چه باشد خیمه بر صحرا زنم 
  • Sarhoş oldum, kendini ortaya atacağım artık. Kuyu nedir ki? Ben gidip ovanın ta ortasına çadır kuracağım.
  • بر کف من نه شراب آتشین  ** وانگه آن کر و فر مستانه بین 
  • Ateşli şarabı ver avucuma da ondan sonra benim sarhoşça debdebemi, azametimi seyret.
  • منتظر گو باش بی گنج آن فقیر  ** زآنک ما غرقیم این دم در عصیر 
  • O yoksul, defineyi elde edemedi ama söyle, beklesin. Çünkü biz, bu anda neşeye gark olduk.
  • از خدا خواه ای فقیر این دم پناه  ** از من غرقه شده یاری مخواه 
  • Ey yoksul, artık sen Allahya sığın. Ben gark oldum, benden yardım isteme!
  • که مرا پروای آن اسناد نیست  ** از خود و از ریش خویشم یاد نیست  2020
  • Artık o hikâyelerde işim yok benim. Ne kendimden haberim var, ne sakalımdan!
  • باد سبلت کی بگنجد و آب رو  ** در شرابی که نگنجد تار مو 
  • İçine bir kıl bile sığmayan şaraba gurur, izzeti nefis filân sığar mı hiç?
  • در ده ای ساقی یکی رطلی گران  ** خواجه را از ریش و سبلت وا رهان 
  • Sâki, büyük bir sağrak sun da şu zengini sakalından, bıyığından kurtar.
  • نخوتش بر ما سبالی می‌زند  ** لیک ریش از رشک ما بر می‌کند 
  • Gururundan bize bıyık buruyor, fakat bize hasedinden de sakalını yolup durmada.
  • مات او و مات او و مات او  ** که همی‌دانیم تزویرات او 
  • Onun bütün riyalarını, düzenlerini biliyoruz. O mattır, mattır, mat.
  • از پس صد سال آنچ آید ازو  ** پیر می‌بیند معین مو به مو  2025
  • Pir, beş yüz yıl sonra, ondan ne doğacak? Kıldan kıla ve apaçık görür.
  • اندر آیینه چه بیند مرد عام  ** که نبیند پیر اندر خشت خام 
  • Halkın aynada gördüğünü, pir, pişmemiş kerpiçte görür.
  • آنچ لحیانی به خانه‌ی خود ندید  ** هست بر کوسه یکایک آن پدید 
  • Kaba sakallının evinde görmediği, köseye bir bir görünür.
  • رو به دریایی که ماهی‌زاده‌ای  ** هم‌چو خس در ریش چون افتاده‌ای 
  • Denize git, sen balık oğlusun. Neden çerçöp gibi sakalına düştün böyle?
  • خس نه‌ای دور از تو رشک گوهری  ** در میان موج و بحر اولیتری 
  • Çerçöp değilsin sen, bu senden uzaktır. Sana inciler bile haset eder. Denizde, dalgalar arasında olman daha doğrudur.
  • بحر وحدانست جفت و زوج نیست  ** گوهر و ماهیش غیر موج نیست  2030
  • Deniz birdir. Eşi, ortağı yoktur. İncisi balığı da dalgasından başka bir şey değildir.
  • ای محال و ای محال اشراک او  ** دور از آن دریا و موج پاک او 
  • Ona eş, ortak olsun... Buna imkân yoktur. Böyle şey, o denizden, o denizin pak dalgasından uzaktır.
  • نیست اندر بحر شرک و پیچ پیچ  ** لیک با احول چه گویم هیچ هیچ 
  • Denizde ikilik ve ıstırap yoktur. Fakat şaşıya ne söyleyeyim? Hiç, hiç!
  • چونک جفت احولانیم ای شمن  ** لازم آید مشرکانه دم زدن 
  • Ey şemen, şaşılara arkadaşız madem, müşrikçe konuşmak gerek.
  • آن یکیی زان سوی وصفست و حال  ** جز دوی ناید به میدان مقال 
  • O birlik, vasıf ve hal bakımındandır. Fakat söz meydanına ancak ikilik gelebilir.
  • یا چو احول این دوی را نوش کن  ** یا دهان بر دوز و خوش خاموش کن  2035
  • Ya şaşı gibi bu ikiliği iç, yahut ağzını yum, güzelce sus!
  • یا به نوبت گه سکوت و گه کلام  ** احولانه طبل می‌زن والسلام 
  • Yahut da nöbetle gâh sus, gâh söyle. Hâsılı şaşıca davul döv vesselâm.