English    Türkçe    فارسی   

6
208-232

  • این تردد هست در دل چون وغا  ** کین بود به یا که آن حال مرا 
  • Bu ikilikte kalış, acaba şu mu iyidir, hayırlıdır, yoksa o mu, diye tereddüde düşüş, gönülde bir savaş gibidir.
  • در تردد می‌زند بر همدگر  ** خوف و اومید بهی در کر و فر 
  • Tereddütte de bütün kudretleriyle korku ve ümit birbirine saldırır.
  • مناجات و پناه جستن به حق از فتنه‌ی اختیار و از فتنه‌ی اسباب اختیار کی سماوات و ارضین از اختیار و اسباب اختیار شکوهیدند و ترسیدند و خلقت آدمی مولع افتاد بر طلب اختیار و اسباب اختیار خویش چنانک بیمار باشد خود را اختیار کم بیند صحت خواهد کی سبب اختیارست تا اختیارش بیفزاید و منصب خواهد تا اختیارش بیفزاید و مهبط قهر حق در امم ماضیه فرط اختیار و اسباب اختیار بوده است هرگز فرعون بی‌نوا کس ندیده است 
  • Dileğiyle bir yolu seçme ve bu seçişin sebeplerini sınamadan Allah’ya sığınma ve münacat.Göklerle yerler de bu ihtiyara sahip oluştan ve sebeplerinden ürktüler,korktular.Halbuki insan,yaratılışından ihtiyarı ve ihtiyarının sebeplerini dilemeye haristir. Nitekim insan ,hastalandı mı ihtiyarını az görür de ihtiyar sahibi oluşa sebep bulunan iyiliğini ister, bu suretle ve mevki sahibi olmakla ihtiyarının çoğalmasını diler . Eski milletlerde de Allah kahrının inmesine sebep , ihtiyarın ve sebeplerinin çokluğu idi.Firavun’u hiç kimse asla yoksul görmedi.
  • اولم این جزر و مد از تو رسید  ** ورنه ساکن بود این بحر ای مجید  210
  • Ey yüce Allah, önce bendeki bu çekiliş ve yükselip geliş senden meydana geldi, yoksa bu deniz, sakindi Yarabbi.
  • هم از آنجا کین تردد دادیم  ** بی‌تردد کن مرا هم از کرم 
  • Bana bu tereddüdü, o makamdan verdin, kereminle yine beni tereddütsüz bir hale getir.
  • ابتلاام می‌کنی آه الغیاث  ** ای ذکور از ابتلاات چون اناث 
  • Medet ey feryada yetişen Allahm, sen beni dertlere müptelâ etmektesin. Senin verdiğin dertlerle erler bile kadınlara döner.
  • تا بکی این ابتلا یا رب مکن  ** مذهبی‌ام بخش و ده‌مذهب مکن 
  • Bu derde uğratış niceye dek, yapma Yarabbi. Bana bir yol bağışla, on yol verme bana.
  • اشتری‌ام لاغری و پشت ریش  ** ز اختیار هم‌چو پالان‌شکل خویش 
  • Sırtı yaralı arık bir deveyim; sırtımda bir semere benzeyen ihtiyar yüzünden sırtım yaralandı.
  • این کژاوه گه شود این سو گران  ** آن کژاوه گه شود آن سو کشان  215
  • Arkamdaki bu mahfe, gâh ağır gelip beni bu yana çekmede, gâh öbür tarafa yanlayıp beni o yana sürüklemede.
  • بفکن از من حمل ناهموار را  ** تا ببینم روضه‌ی ابرار را 
  • Bu uygunsuz yükü sırtımdan al da iyi kişilerin bahçelerini göreyim.
  • هم‌چو آن اصحاب کهف از باغ جود  ** می‌چرم ایقاظ نی بل هم رقود 
  • Uyanık olarak değil de Ashabı Kehf gibi uykuda olarak cömertlik bahçesinde yayılayım.
  • خفته باشم بر یمین یا بر یسار  ** برنگردم جز چو گو بی‌اختیار 
  • Sağıma, soluma yatıp uyuyayım, fakat ancak top gibi ihtiyarsız olarak yuvarlanayım.
  • هم به تقلیب تو تا ذات الیمین  ** یا سوی ذات الشمال ای رب دین 
  • Ey din Allahsı, sağıma da dönersem senin döndürmenle döneyim, soluma da dönersem senin döndürmenle.
  • صد هزاران سال بودم در مطار  ** هم‌چو ذرات هوا بی‌اختیار  220
  • Yüz binlerce yıllardır havadaki zerreler gibi ihtiyarsızdım.
  • گر فراموشم شدست آن وقت و حال  ** یادگارم هست در خواب ارتحال 
  • O zamanı ve o hali unuttum ama uykuda bu âlemden göçüp gitmem, bana o âlemden bir armağan.
  • می‌رهم زین چارمیخ چارشاخ  ** می‌جهم در مسرح جان زین مناخ 
  • Uyku zamanı bu dört unsur çarmıhından kurtulur, şu daracık yurttan can yaylasına sıçrar, çıkarım.
  • شیر آن ایام ماضیهای خود  ** می‌چشم از دایه‌ی خواب ای صمد 
  • Uyku dadısından o geçmiş günlerin sütünü içerim ey bir şeye ihtiyacı olmayan ve herkes kendisine muhtaç olan Allah.
  • جمله عالم ز اختیار و هست خود  ** می‌گریزد در سر سرمست خود 
  • Bütün âlem, kendi ihtiyarından, kendi varlığından sarhoşluk âlemine kaçmaktadır.
  • تا دمی از هوشیاری وا رهند  ** ننگ خمر و زمر بر خود می‌نهند  225
  • Bu suretle herkes, şarap, çalgı gibi şeylere düşer de kendi aklından bir an olsun kurtulmaya çalışır.
  • جمله دانسته کای این هستی فخ است  ** فکر و ذکر اختیاری دوزخ است 
  • Herkes bilir ki bu varlık tuzaktır. İnsanın kendi ihtiyarı ile bir şeyi düşünmesi, bir şeyi anması cehennemdir âdeta.
  • می‌گریزند از خودی در بیخودی  ** یا به مستی یا به شغل ای مهتدی 
  • Onun için herkes varlığından, kendiliğinden geçme âlemine, yahut sarhoşluğa kaçar, yahut da bir işe koyulup kendini unutur.
  • نفس را زان نیستی وا می‌کشی  ** زانک بی‌فرمان شد اندر بیهشی 
  • Fakat yine bu âlemden kendini çeker, varlık âlemine gelirsin. Çünkü o kendini unutma âlemine Allah fermanı olmadan gitmiştik.
  • لیس للجن و لا للانس ان  ** ینفذوا من حبس اقطار الزمن 
  • Ne cin, zaman kaydının hapsinden kurtulabilir, ne insan.
  • لا نفوذ الا بسلطان الهدی  ** من تجاویف السموات العلی  230
  • Yüce göklere çıkmak, ancak doğru yolu bulma kuvvetiyle olabilir.
  • لا هدی الا بسلطان یقی  ** من حراس الشهب روح المتقی 
  • İnsan, doğru yolu ancak Allah’dan çekinen kulun ruhunu, göklerden şeytanları kovan şahaplardan koruyan kuvvetle bulabilir.
  • هیچ کس را تا نگردد او فنا  ** نیست ره در بارگاه کبریا 
  • Yok olmadıkça hiç kimseye ululuk tapısına varmaya yol yoktur.