English    Türkçe    فارسی   

6
2450-2474

  • زین نسق می‌گفت آن شخص جهود  ** بس جهودی که آخرش محمود بود  2450
  • O çıfıt böyle söyleyip duruyordu. Nice Yahudi vardır ki sonu iyi olur.
  • هیچ کافر را به خواری منگرید  ** که مسلمان مردنش باشد امید 
  • Hiçbir kâfiri hor görmeyin. Müslüman olarak ölebilir olur ya.
  • چه خبر داری ز ختم عمر او  ** تا بگردانی ازو یک‌باره رو 
  • Ömrünün sonundan ne haberin var ki ondan tamamı ile yüzünü çeviriyorsun.
  • بعد از ان ترسا در آمد در کلام  ** که مسیحم رو نمود اندر منام 
  • Ondan sonra Hıristiyan söze geldi. Dedi ki: Rüyada Mesih göründü..
  • من شدم با او به چارم آسمان  ** مرکز و مثوای خورشید جهان 
  • Onunla dördüncü kat göğe âlemin güneşinin bulunduğu durağa çıktım.
  • خود عجب‌های قلاع آسمان  ** نسبتش نبود به آیات جهان  2455
  • Gök kalelerinin şaşılacak şeylerini gördüm. Bu âlemdeki alâmetlere hiç benzemiyorlardı.
  • هر کسی دانند ای فخر البنین  ** که فزون باشد فن چرخ از زمین 
  • Oğulların gökçeği, herkes bilir ki gökyüzünün hüneri, elbette yeryüzünden üstündür.
  • حکایت اشتر و گاو و قج که در راه بند گیاه یافتند هر یکی می‌گفت من خورم 
  • Öküz, deve ve koç, yolda bir deste ot buldular. Her biri ben yiyeceğim dedi.
  • اشتر و گاو و قجی در پیش راه  ** یافتند اندر روش بندی گیاه 
  • Bir deve, bir öküz ve bir koç, yolda giderlerken bir bağ ot buldular.
  • گفت قج بخش ار کنیم این را یقین  ** هیچ کس از ما نگردد سیر ازین 
  • Koç dedi ki: Bunu paylaşırsak hiç birimiz doymayacağız.
  • لیک عمر هرکه باشد بیشتر  ** این علف اوراست اولی گو بخور 
  • Fakat kimin ömrü daha artıksa bu otu o yesin.
  • که اکابر را مقدم داشتن  ** آمدست از مصطفی اندر سنن  2460
  • Yaşlılara hürmet Mustafa’nın sünnetlerindendir çünkü.
  • گرچه پیران را درین دور لام  ** در دو موضع پیش می‌دارند عام 
  • Aşağılık kişilerin hükmettiği bu devirde ise halk, yaşlıları iki yerde öne geçirirler.
  • یا در آن لوتی که آن سوزان بود  ** یا بر آن پل کز خلل ویران بود 
  • Ya ateş gibi sıcak yemeğe buyur derler, yahut bakımsızlıktan yıkılacak dereceye gelen köprüde ileri sürerler.
  • خدمت شیخی بزرگی قایدی  ** عام نارد بی‌قرینه‌ی فاسدی 
  • Aşağılık kişiler kötü bir maksatları olmadıkça bir şeyhi, bir büyüğü, bir kılavuzu ağırlamazlar.
  • خیرشان اینست چه بود شرشان  ** قبحشان را باز دان از فرشان 
  • Onların hayırları budur, artık kötülüklerini var sen kıyas et.
  • مثل 
  • Örnek
  • سوی جامع می‌شد آن یک شهریار  ** خلق را می‌زد نقیب و چوبدار  2465
  • Bir padişah camiye gidiyordu. Yaverleri, sopalı memurları, halkı dövmedeydi.
  • آن یکی را سر شکستی چوب‌زن  ** و آن دگر را بر دریدی پیرهن 
  • Sopalı damlar, birinin başını yarıyor, öbürünün gömleğini yırtıyor, padişaha yol açıyorlardı.
  • در میانه بی‌دلی ده چوب خورد  ** بی‌گناهی که برو از راه برد 
  • O arada bir yoksul da yasakçılardan suçsuz olarak on sopa yedi.
  • خون چکان رو کرد با شاه و بگفت  ** ظلم ظاهر بین چه پرسی از نهفت 
  • Kanlar içinde kaldı. Padişaha yüz dönüp dedi ki: Şu apaçık zulme bak, gizlisini ne soruyorsun?
  • خیر تو این است جامع می‌روی  ** تا چه باشد شر و وزرت ای غوی 
  • Camiye gidiyorsun gûya. Hayrın buysa şerrin ve kötülüğün nedir ey azgın?
  • یک سلامی نشنود پیر از خسی  ** تا نپیچد عاقبت از وی بسی  2470
  • Bir pîr, aşağılık bir adamdan bir tek selâm işitmez ki nihayet ondan bir hayli derde uğramasın.
  • گرگ دریابد ولی را به بود  ** زانک دریابد ولی را نفس بد 
  • Böyle bir kötü kişinin veliye musallat olmasındansa kurdun musallat olması daha iyidir.
  • زانک گرگ ارچه که بس استمگریست  ** لیکش آن فرهنگ و کید و مکر نیست 
  • Kurt, çok zâlimdir ama hiç olmazsa hilesi, düzeni yoktur.
  • ورنه کی اندر فتادی او به دام  ** مکر اندر آدمی باشد تمام 
  • Hilesi, aklı fikri olsa hiç tuzağa düşer mi? Hile insandadır tamamı ile.
  • گفت قج با گاو و اشتر ای رفاق  ** چون چنین افتاد ما را اتفاق 
  • Koç, öküzle deveye arkadaşlar dedi, mademki böyle bir ota rastladık.