English    Türkçe    فارسی   

1
1149-1173

  • طالب این سر اگر علامه‌‌ای است ** نک حسام الدین که سامی نامه‌‌ای است‌‌
  • Bu sırrı bilmek isteyen, pek büyük ve derin bir âlim bile olsa (kendiliğinden bilemez, ona de ki: işte Husâmeddin buracıktadır. O yüce bir kitaptır ondan öğren)
  • رسیدن خرگوش به شیر و خشم شیر بر وی‌‌
  • Tavşanın aslan huzuruna gelmesi, aslanın ona kızması
  • شیر اندر آتش و در خشم و شور ** دید کان خرگوش می‌‌آید ز دور 1150
  • Aslanın kızgınlığı arttı, titizlendi. Baktı ki tavşan, uzaktan geliyor.
  • می‌‌دود بی‌‌دهشت و گستاخ او ** خشمگین و تند و تیز و ترش رو
  • Korkusuz ve çalımlı bir tavırla hiddetli, titiz, kızgın, suratı asık bir halde koşmakta.
  • کز شکسته آمدن تهمت بود ** وز دلیری دفع هر ریبت بود
  • Çünkü müteessir ve zebun bir halde gelişten suçluluk anlaşılır. Ama cesurluk her türlü şüpheyi giderir.
  • چون رسید او پیشتر نزدیک صف ** بانگ بر زد شیرهای ای ناخلف‌‌
  • Aslanın hizasına yaklaşıp ilerleyince aslan bağırdı: “Bire adam evlâdı olmayan!
  • من که گاوان را ز هم بدریده‌‌ام ** من که گوش پیل نر مالیده‌‌ام‌‌
  • Ben ki filleri parça parça etmişim; ben ki erkek aslanların kulağını burmuşum;
  • نیم خرگوشی که باشد که چنین ** امر ما را افکند او بر زمین‌‌ 1155
  • Bir tavşan parçası kim oluyor ki böyle benim emrimi ayakaltına atsın!
  • ترک خواب غفلت خرگوش کن ** غره‌‌ی این شیر ای خر گوش کن‌‌
  • Tavşan uykusunu ve gafletini bırak; ey eşek, bu aslanın kükreyişini dinle!”
  • عذر گفتن خرگوش‌‌
  • Tavşanın mazeretini söylemesi ve aslana yaltaklanması
  • گفت خرگوش الامان عذریم هست ** گر دهد عفو خداوندیت دست‌‌
  • Tavşan dedi ki: “Eğer efendimiz affederlerse aman dileyeceğim, mazeretim var.”
  • گفت چه عذر ای قصور ابلهان ** این زمان آیند در پیش شهان‌‌
  • Aslan “Ey ahmaklardan arta kalan, bu ne biçim özür? Padişahlar huzuruna bu zaman mı gelinir?
  • مرغ بی‌‌وقتی سرت باید برید ** عذر احمق را نمی شاید شنید
  • Sen vakitsiz öten horozsun başını kesmeli. Ahmağın mazereti dinlenmez.
  • عذر احمق بدتر از جرمش بود ** عذر نادان زهر هر دانش بود 1160
  • Ahmağın özrü kabahatinden beter olur. Cahilin özrü her ilmin zehridir.
  • عذرت ای خرگوش از دانش تهی ** من چه خرگوشم که در گوشم نهی‌‌
  • Ey tavşan! Senin özründe bilgi yok. Ben tavşan değilim ki kulağıma sokasın” dedi.
  • گفت ای شه ناکسی را کس شمار ** عذر استم دیده‌‌ای را گوش دار
  • Tavşan “Padişahım, adam olmayanı da adam sırasına koy; zulüm görenin mazeretine kulak ver!
  • خاص از بهر زکات جاه خود ** گمرهی را تو مران از راه خود
  • Hele mevkiinin sadakası olarak yolunu şaşıranı kendi yolundan sürme!
  • بحر کاو آبی به هر جو می‌‌دهد ** هر خسی را بر سر و رو می‌‌نهد
  • Bütün ırmaklara su veren deniz bile her çöpü başının üstünde taşır.
  • کم نخواهد گشت دریا زین کرم ** از کرم دریا نگردد بیش و کم‌‌ 1165
  • Deniz, bu kereminden dolayı eksilmez; ihsanı yüzünden aşağılaşmaz” dedi.
  • گفت دارم من کرم بر جای او ** جامه‌‌ی هر کس برم بالای او
  • Aslan dedi ki: “Ben yerinde ve lâyık olana kerem ve ihsanda bulunurum; herkesin elbisesini boyuna göre biçerim.”
  • گفت بشنو گر نباشم جای لطف ** سر نهادم پیش اژدرهای عنف‌‌
  • Tavşan “Dinle, eğer lûtfa lâyık değilsem kahır ejderhasının önüne baş koydum, ne yaparsan yap!
  • من به وقت چاشت در راه آمدم ** با رفیق خود سوی شاه آمدم‌‌
  • Ben kuşluk vakti yola düştüm, arkadaşımla padişahıma geliyordum.
  • با من از بهر تو خرگوشی دگر ** جفت و همره کرده بودند آن نفر
  • Arkadaşlarımla, senin için başka bir tavşanı da bana yoldaş etmiştiler.
  • شیری اندر راه قصد بنده کرد ** قصد هر دو همره آینده کرد 1170
  • Bir erkek aslan, kulunuzun kanına kastetti. Yolda, bu iki yoldaşa da sataştı.
  • گفتمش ما بنده‌‌ی شاهنشه‌‌ایم ** خواجه‌‌تاشان که آن درگه‌‌ایم‌‌
  • Ben ona “Biz padişahlar padişahının kuluyuz, o kapının iki küçük kapı yoldaşıyız” dedim.
  • گفت شاهنشه که باشد شرم دار ** پیش من تو یاد هر ناکس میار
  • Dedi ki: “Utan be! Padişahlar padişahı dediğin kim oluyor? Benim huzurumda öyle her adam olamayanın adını anma!
  • هم ترا و هم شهت را بر درم ** گر تو با یارت بگردید از درم‌‌
  • Eğer huzurumdan iki adım ileri atarsan seni de, padişahını da paramparça ederim.”