- 
		   آن قیاس حال گردون بر زمین ** راست ناید فرق دارد در کمین   3425
 
		    - Gökyüzü ahvalini yeryüzüne kıyas ettiler, fakat bu kıyas, doğru değil... Arada büyük bir fark var!
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
	      
	       
	      
		  
		  
	       
		  
		  - 
		  در بیان آن که حال خود و مستی خود پنهان باید داشت از جاهلان
 
		  - Halini, neşe ve sarhoşluğunu cahillerden saklamak lâzımdır
 
	        
	      
	       
	      
	       
	      
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    بشنو الفاظ حکیم پردهای ** سر همانجا نه که باده خوردهای
 
		    - Perde altına girmiş olan Hakîmin sözünü dinle: Şarap içtiğin yere baş koy, yat.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    چون که از میخانه مستی ضال شد ** تسخر و بازیچهی اطفال شد
 
		    - Meyhaneden çıkıp yol, yanılan sarhoş, çocukların maskarası ve oyuncağı olur.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    میفتد او سو به سو بر هر رهی ** در گل و میخنددش هر ابلهی
 
		    - Her tarafa, her yola, çamurların içine düşer, her ahmak da ona güler.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    او چنین و کودکان اندر پیاش ** بیخبر از مستی و ذوق میاش
 
		    - O bu haldeyken onun sarhoşluğundan, içtiği şarabın neşe ve zevkinden haberleri olmayan çocuklar peşine takılırlar.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   خلق اطفالاند جز مست خدا ** نیست بالغ جز رهیده از هوا   3430
 
		    - Tanrı sarhoşundan başka bütün halk, çocuktur. Heva ve hevesinden kurtulmuş kişiden başka baliğ yoktur.
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    گفت دنیا لعب و لهو است و شما ** کودکید و راست فرماید خدا
 
		    - Tanrı “ Dünya kuru bir istek, faydasız bir oyuncaktan ibarettir, siz de çocuklarsınız.” Dedi. Tanrı doğru buyurur.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    از لعب بیرون نرفتی کودکی ** بیذکات روح کی باشد ذکی
 
		    - Oyuncağı terk etmedikçe çocuksun. Ruh arınmadıkça nasıl temiz olabilirsiniz?
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    چون جماع طفل دان این شهوتی ** که همیرانند اینجا ای فتی
 
		    - Dünyada daima istenen, peşinde koşulan, bir türlü terk edilemeyen bu şehvet; bil ki çocukların cimaı gibidir.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    آن جماع طفل چه بود بازیی ** با جماع رستمی و غازیی
 
		    - Çocuğun cimaı nedir ki? Bir Rüstem’in, bir yiğidin cimaına nispetle oyundan ibaret.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   جنگ خلقان همچو جنگ کودکان ** جمله بیمعنی و بیمغز و مهان   3435
 
		    - Halkın savaşı da çocukların savaşı gibidir. Tamamı ile mânasız, esassız ve hor!
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    جمله با شمشیر چوبین جنگشان ** جمله در لاینفعی آهنگشان
 
		    - Hepsi sopadan kılıçlarla savaşırlar. Hepsi faydasız bir şeyle uğraşıp dururlar.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    جملهشان گشته سواره بر نیی ** کاین براق ماست یا دلدل پیی
 
		    - Hepsi, bu bizim Burak’ımız Düldül yürüyüşlü atımız diye bir sopaya binmiştir.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    حاملاند و خود ز جهل افراشته ** راکب و محمول ره پنداشته
 
		    - Sırtlarında yük var, fakat bilgisizliklerinden kendilerini yüksek görüp ata binmiş, yol gidiyor sanırlar.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    باش تا روزی که محمولان حق ** اسب تازان بگذرند از نه طبق
 
		    - Hele dur... halk atlıları, bir gün atlarını sürerek dokuz kat gökten geçsinler de bak!
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   تعرج الروح إلیه و الملک ** من عروج الروح یهتز الفلک   3440
 
		    - O gün ruh ve melek Tanrı’ya yücelir. Ruhun yücelmesinden gök titrer!
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    همچو طفلان جملهتان دامن سوار ** گوشهی دامنگرفته اسبوار
 
		    - Siz ise umumiyetle çocuklar gibi eteğinize binmişsiniz... Ata binmiş gibi eteğinizin ucunu tutmuşsunuz!
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    از حق إن الظن لا يغنی رسید ** مرکب ظن بر فلکها کی دوید
 
		    - Tanrı’dan “ Şüphe yok ki zan fayda vermez” hükmü gelmiştir. Zan merkebi nerede gökler koşacak?
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    اغلب الظنین فی ترجیح ذا ** لا تماری الشمس فی توضیحها
 
		    - İki türlü zan olursa kuvvet hangisindeyse o tercih edilir. Fakat güneş zuhur etti mi... onun varlığında ve parlaklığında inat edilmez.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    آن گهی بینید مرکبهای خویش ** مرکبی سازیدهاید از پای خویش
 
		    - İşte o zaman bindiğiniz şeyleri görürsünüz; anlarsınız ki ancak ayaklarınıza binmişsiniz...
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   وهم و فکر و حس و ادراک شما ** همچو نی دان مرکب کودک هلا   3445
 
		    - Vehmi, fikri, duyguyu, anlayışları sopa gibi çocuk atı bil!
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    علمهای اهل دل حمالشان ** علمهای اهل تن احمالشان
 
		    - Gönül ehlinin ilimleri, kendilerini taşır. Ten ehlinin ilimleriyse kendilerine yüktür.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    علم چون بر دل زند یاری شود ** علم چون بر تن زند باری شود
 
		    - Gönle uran, adamı gönül ehli yapan ilim; insana fayda verir. Yalnız tene tesir eden, insana mal olmayan ilim yükten ibarettir.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    گفت ایزد یحمل اسفاره ** بار باشد علم کان نبود ز هو
 
		    - Tanrı “ Yahmilü esfâra-Tevrat’ı bilip onunla amel etmeyen kitap taşıyan eşeğe benzer” dedi. Tanrı’dan olmayan bilgi yüktür.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    علم کان نبود ز هو بیواسطه ** آن نپاید همچو رنگ ماشطه
 
		    - Tanrı’dan vasıtasız olarak verilmeyen ilim, gelini süsleyen kadının ona sürdüğü renk gibi diri kalmaz, uçup gider.