English    Türkçe    فارسی   

4
1056-1080

  • مرغ مرده مضطر اندر وصل و بین ** خوانده‌ای القلب بین اصبعین
  • O ölü kuş vuslat ve firkat arasında ihtiyarsız bir haldedir. “Kalp, Allah’ın iki parmağı arasındadır” hadisini okumadın mı?
  • مرغ مرده‌ش را هر آنک شد شکار ** چون ببیند شد شکار شهریار
  • Ölü kuşa avlanan dikkat ederse görür ki padişaha avlanmıştır.
  • هر که او زین مرغ مرده سر بتافت ** دست آن صیاد را هرگز نیافت
  • Bu ölü kuştan baş çeken, asla avcının elini bulamaz!
  • گوید او منگر به مرداری من ** عشق شه بین در نگهداری من
  • Ölü kuş der ki: benim murdarlığıma bakma padişahın bana olan aşkına bak... Bak da beni nasıl görüp gözetmekte, bir gör!
  • من نه مردارم مرا شه کشته است ** صورت من شبه مرده گشته است 1060
  • Ben pis değilim... Beni padişah öldürdü; suretim, ölüye benzedi.
  • جنبشم زین پیش بود از بال و پر ** جنبشم اکنون ز دست دادگر
  • Bundan önce kanadımla uçuyordum; şimdiyse hareketim, padişahın elinden.
  • جنبش فانیم بیرون شد ز پوست ** جنبشم باقیست اکنون چون ازوست
  • Fâni hareketim, derimden çıktı gitti... Şimdiki hareketim bâki, çünkü ondan!
  • هر که کژ جنبد به پیش جنبشم ** گرچه سیمرغست زارش می‌کشم
  • Benim hareketime karşı eğri harekette bulunanı, simurg bile olsa perişan eder, ağlatır, inletir, öldürürüm!
  • هین مرا مرده مبین گر زنده‌ای ** در کف شاهم نگر گر بنده‌ای
  • Diriysen aklını başına topla da beni ölü görme... Kulsan benim padişah elinde olduğumu gör!
  • مرده زنده کرد عیسی از کرم ** من به کف خالق عیسی درم 1065
  • İsa, keremiyle ölüyü diriltti... Hâlbuki ben, İsa’yı yaratanın elindeyim.
  • کی بمانم مرده در قبضه‌ی خدا ** بر کف عیسی مدار این هم روا
  • Allah elinde oldukça hiç ölü kalır mıyım? İsa’nın elinde bile olsam buna imkân yok!
  • عیسی‌ام لیکن هر آنکو یافت جان ** از دم من او بماند جاودان
  • İsa’yım ama nefesimden can bulan bir daha ölmez, ebediyen diri kalır.
  • شد ز عیسی زنده لیکن باز مرد ** شاد آنکو جان بدین عیسی سپرد
  • İsa’nın nefesiyle dirilen, tekrar öldü... Fakat bu İsa’ya can verene ne mutlu!
  • من عصاام در کف موسی خویش ** موسیم پنهان و من پیدا به پیش
  • Ben, Musa’mın elindeki asâyım... Musa’m gizli de ben, önünde görünüp durmaktayım.
  • بر مسلمانان پل دریا شوم ** باز بر فرعون اژدها شوم 1070
  • Müslümanlara deniz üstündeki köprü kesilir, sonra da Firavuna ejderha olurum!
  • این عصا را ای پسر تنها مبین ** که عصا بی‌کف حق نبود چنین
  • Oğul, yalnız bu asâyı görme... Allah elinde olmasa asâ, bu işleri yapamaz!
  • موج طوفان هم عصا بد کو ز درد ** طنطنه‌ی جادوپرستان را بخورد
  • Tufan dalgası da asâ kesildi... o dertte büyücülere tapanların şatafatlarını sömürüp yedi!
  • گر عصاهای خدا را بشمرم ** زرق این فرعونیان را بر درم
  • Allah asâlarını saymaya kalkışsam şu Firavuna mensup olanların hilelerini yutarım ya...
  • لیک زین شیرین گیای زهرمند ** ترک کن تا چند روزی می‌چرند
  • Fakat bırak, bu zehirli tatlı otu birkaç günceğiz otlasınlar hele!
  • گر نباشد جاه فرعون و سری ** از کجا یابد جهنم پروری 1075
  • Firavun ’un mesnedi ve başlık, başbuğluk, olmasaydı cehennem nereden beslenecekti ki?
  • فربهش کن آنگهش کش ای قصاب ** زانک بی‌برگ‌اند در دوزخ کلاب
  • A kasap, önce semirt de sonra kes... Çünkü cehennemdeki köpekler azıksız!
  • گر نبودی خصم و دشمن در جهان ** پس بمردی خشم اندر مردمان
  • Dünyada düşmanlar olmasaydı halktaki kızgınlık yatışır, geçer giderdi!
  • دوزخ آن خشمست خصمی بایدش ** تا زید ور نی رحیمی بکشدش
  • Cehennem dediğin o kızgınlıktır... Düşmanlık gerek ki yaşasın. Yoksa merhamet, onu söndürüverirdi!
  • پس بماندی لطف بی‌قهر و بدی ** پس کمال پادشاهی کی بدی
  • O vakit kahırsız ve kötülüksüz lütuf kalırdı; bu takdirde padişahlığın kemâli nasıl zahir olurdu ki?
  • ریش‌خندی کرده‌اند آن منکران ** بر مثلها و بیان ذاکران 1080
  • O münkirler, öğütçülerin sözlerine, getirdikleri misallere aldırış etmediler, onların sakallarına güldüler!