English    Türkçe    فارسی   

4
3046-3070

  • روغن اندر دوغ باشد چون عدم ** دوغ در هستی برآورده علم
  • Yağ, ayran içinde âdeta yok gibidir de ayran, varlık alemine bayrak dikmiştir.
  • آنک هستت می‌نماید هست پوست ** وآنک فانی می‌نماید اصل اوست
  • Sen de var olarak görünen deriden ibarettir... fâni görünen yok mu?Asıl var olan odur işte!
  • دوغ روغن ناگرفتست و کهن ** تا بنگزینی بنه خرجش مکن
  • Yağlanmamış, eskimemiş ayranın varsa dövüp yağını çıkarmadıkça sakın harcama!
  • هین بگردانش به دانش دست دست ** تا نماید آنچ پنهان کرده است
  • Hemen onu bilgiyle elden ele alarak döndüre dur da gizlendiğini meydana çıkarsın.
  • زآنک این فانی دلیل باقیست ** لابه‌ی مستان دلیل ساقیست 3050
  • Çünkü bu fâni olan şey, bakînin delilidir... nitekim sarhoşların yalvarmaları da sâkiye delildir!
  • مثال دیگر هم درین معنی
  • Buna dair başka bir misâl
  • هست بازیهای آن شیر علم ** مخبری از بادهای مکتتم
  • Bayraklardaki aslanların hareketi, gizli bir yelin varlığından haber verir.
  • گر نبودی جنبش آن بادها ** شیر مرده کی بجستی در هوا
  • Yeller esmeseydi ölü aslan havada nasıl olur da hareket ederdi?
  • زان شناسی باد را گر آن صباست ** یا دبورست این بیان آن خفاست
  • Aslanın hareketlerinden rüzgârın sabah yeli, yahut cenup rüzgârı olduğunu anlarsın... bu hareket, o gizli rüzgârı anlatır.
  • این بدن مانند آن شیر علم ** فکر می‌جنباند او را دم به دم
  • Şu beden de bayraktaki aslana benzer... düşünce onu her an oynatır durur!
  • فکر کان از مشرق آید آن صباست ** وآنک از مغرب دبور با وباست 3055
  • Doğudan gelen düşünce sabah yelidir... batıdan gelen ufunetli cenup yeli!
  • مشرق این باد فکرت دیگرست ** مغرب این باد فکرت زان سرست
  • Bu düşünce yelinin doğuşu, başka doğudur... bu düşünce yelinin batısı, o yandadır!
  • مه جمادست و بود شرقش جماد ** جان جان جان بود شرق فاد
  • Ay cansızdır, doğusu da cansız... fakat gönlün doğusu canlar canının canıdır!
  • شرق خورشیدی که شد باطن‌فروز ** قشر و عکس آن بود خورشید روز
  • Gündüzün doğan şu güneş yok mu... iç âlemini aydınlatan güneşin doğuşundan bir kabuktur, onun bir aksidir ancak!
  • زآنک چون مرده بود تن بی‌لهب ** پیش او نه روز بنماید نه شب
  • Çünkü ten, can yalımı olmadı mı ölür gider... artık onca ne gündüz vardır, ne gece!
  • ور نباشد آن چو این باشد تمام ** بی‌شب و بی روز دارد انتظام 3060
  • Beden olmaz, fakat ruh olursa gece ve gündüz bakîdir, düzenlidir.
  • هم‌چنانک چشم می‌بیند به خواب ** بی‌مه و خورشید ماه و آفتاب
  • Nitekim göz, rüyada ay ve güneş olmadığı halde ayı da görür, güneşi de!
  • نوم ما چون شد اخ الموت ای فلان ** زین برادر آن برادر را بدان
  • Arkadaş uykumuz ölümün kardeşidir... bu kardeşe bak o kardeşi anla!
  • ور بگویندت که هست آن فرع این ** مشنو آن را ای مقلد بی‌یقین
  • Sana, rüya ölümün fer’idir derlerse sakın ha, hakikatine erişmedikçe bu sözü dinleme!
  • می‌بیند خواب جانت وصف حال ** که به بیداری نبینی بیست سال
  • Ruhun uykuda öyle şeyler görür ki yirmi yıl uyanık kalsan onları göremezsin!
  • در پی تعبیر آن تو عمرها ** می‌دوی سوی شهان با دها 3065
  • Rüyanı tâbir ettirmek için bir hayli zaman bilgiç padişahlara koşar,
  • که بگو آن خواب را تعبیر چیست ** فرع گفتن این چنین سر را سگیست
  • Şu rüyanın tâbiri nedir diye sorarsın... böyle bir sırra fer’i demek köpekliktir!
  • خواب عامست این و خود خواب خواص ** باشد اصل اجتبا و اختصاص
  • Bu söylediğimiz rüya, alelâde halkın gördüğü rüyadır... Tanrıya yaklaşmış erlerin rüyası ile Tanrı seçmesinin, Tanrı yakınlığının ta kendisidir.
  • پیل باید تا چو خسپد او ستان ** خواب بیند خطه‌ی هندوستان
  • Fil gerektir ki uyuyunca rüyasında Hindistan’ı görsün!
  • خر نبیند هیچ هندستان به خواب ** خر ز هندستان نکردست اغتراب
  • Eşek, hiç Hindistan’ı rüyada görmez... çünkü Hindistan’dan ayrılmamış, gurbete düşmemiştir ki!
  • جان هم‌چون پیل باید نیک زفت ** تا به خواب او هند داند رفت تفت 3070
  • Fil gibi adam akıllı bir can gerek ki uykusunda iştiyakla Hindistan’a gitsin!