English    Türkçe    فارسی   

5
2136-2160

  • گر ز دلق و پوستین بگذشتمی  ** کی چنین تخم ملامت کشتمی 
  • Hırkamla postumdan geçebilseydim hiç böyle kınama tohumu eker miydim?
  • قفل کردن بر در حجره چه بود  ** در میان صد خیالیی حسود 
  • Odanın kapısındaki kilidi açmak da neydi? Hayale kapılan yüzlerce hasetçi bundan ne umuyordu?
  • دست در کرده درون آب جو  ** هر یکی زیشان کلوخ خشک‌جو 
  • Suyun içine el atmışlar, her biri dere de kuru toprak arıyordu.
  • پس کلوخ خشک در جو کی بود  ** ماهیی با آب عاصی کی شود 
  • Hiç derede kuru toprak bulunur mu? Hiç balık suya asi olabilir mi?
  • بر من مسکین جفا دارند ظن  ** که وفا را شرم می‌آید ز من  2140
  • Bu yoksulun cefacı olduğunu sanıyorlardı. Halbuki, öyle vefalıyım ki vefa bile benim vefamı görür de utanır.
  • گر نبودی زحمت نامحرمی  ** چند حرفی از وفا واگفتمی 
  • Mahrem olmayanlardan çekinmeseydim vefaya ait birkaç söz söylerdim.
  • چون جهانی شبهت و اشکال‌جوست  ** حرف می‌رانیم ما بیرون پوست 
  • Alem şüpheci ve tutulacak bir yer arayıcı. Onun için bizde deriden hariç söz söyleyelim.
  • گر تو خود را بشکنی مغزی شوی  ** داستان مغز نغزی بشنوی 
  • Kendini kırarsan iç olur, içe ait latif hikayeler duyarsın.
  • جوز را در پوستها آوازهاست  ** مغز و روغن را خود آوازی کجاست 
  • Cevizin kabuğunda ses vardır ama içinde, yağında ses ne gezer.
  • دارد آوازی نه اندر خورد گوش  ** هست آوازش نهان در گوش نوش  2145
  • Onun da sesi vardır, vardır ama kulak duyamaz. Onun sesi, güzelim kulaktan gizlidir.
  • گرنه خوش‌آوازی مغزی بود  ** ژغژغ آواز قشری کی شنود 
  • Yoksa için sesi pek güzeldir. Onu duyan, kabuğun şakırtısını dinler mi hiç?
  • ژغژغ آن زان تحمل می‌کنی  ** تا که خاموشانه بر مغزی زنی 
  • Sen sükut ederek içi elde edesin diye o şakırtıya tahammül ediyorsun.
  • چند گاهی بی‌لب و بی‌گوش شو  ** وانگهان چون لب حریف نوش شو 
  • Bir müddet dudaksız, kulaksız ol da sonra dudak gibi tatlı şeylere eş ol.
  • چند گفتی نظم و نثر و راز فاش  ** خواجه یک روز امتحان کن گنگ باش 
  • Niceye bir nazım ve nesir söyleyecek, sırları açığa vuracaksın? Hocam, bir günceğiz de şunu sına, dilsiz ol bakalım.
  • حکایت در تقریر این سخن کی چندین گاه گفت ذکر را آزمودیم مدتی صبر و خاموشی را بیازماییم 
  • Bunca zamandır dedikoduyu sınadık, bir zaman da sükut etmeyi deneyelim.
  • چند پختی تلخ و تیز و شورگز  ** این یکی بار امتحان شیرین بپز  2150
  • Ne kadar zamandır kabız veren acı ve sert yemekler pişirdin, bir kere de tatlı yemekler pişirmeyi dene.
  • آن یکی را در قیامت ز انتباه  ** در کف آید نامه‌ی عصیان سیاه 
  • Birisi, kıyamette kendine gelir. İsyan defteri, eline simsiyah olarak verilir.
  • سرسیه چون نامه‌های تعزیه  ** پر معاصی متن نامه و حاشیه 
  • Yas mektupları gibi üstü simsiyah, içi kenarları suçlarla dolu.
  • جمله فسق و معصیت بد یک سری  ** هم‌چو دارالحرب پر از کافری 
  • Baştanbaşa kötülüklerle suçlarla dolu. Kafirle dolu olan savaş yeri gibi.
  • آنچنان نامه‌ی پلید پر وبال  ** در یمین ناید درآید در شمال 
  • Elbette pis ve veballe dolu olan öyle bir defter, sağlam gelmez sol yandan gelir.
  • خود همین‌جا نامه‌ی خود را ببین  ** دست چپ را شاید آن یا در یمین  2155
  • Peki, o halde burada da defterine bak, sol eline mi yaraşır sağ eline mi?
  • موزه‌ی چپ کفش چپ هم در دکان  ** آن چپ دانیش پیش از امتحان 
  • Dükkanda bir tek sol ayak mesti, bir tek de sol ayak ayakkabısı bulunsa sınamadan onların sol olduğunu anlarsın.
  • چون نباشی راست می‌دان که چپی  ** هست پیدا نعره‌ی شیر و کپی 
  • Sen de mademki sağ değilsin, bil ki solsun. Aslanla maymunun sesi anlaşılır.
  • آنک گل را شاهد و خوش‌بو کند  ** هر چپی را راست فضل او کند 
  • Fakat gülü güzelleştiren, ona güzel kokular veren Tanrının ihsanı, lütfu, her solu sağ yapar.
  • هر شمالی را یمینی او دهد  ** بحر را ماء معینی او دهد 
  • Her solağa o, sağlık verir. Denize duru suyu o ihsan eder.
  • گر چپی با حضرت او راست باش  ** تا ببینی دست‌برد لطفهاش  2160
  • Onun tapısında soldan sağ ol da onun lütuf ve ihsanlarını gör.