English    Türkçe    فارسی   

5
2965-2989

  • نامه‌ی عذر خودت بر خواندی  ** نامه‌ی سنی بخوان چه ماندی  2965
  • Kendi özür defterini okudun. Sünni'nin defterini de oku, ne diye öyle kalakaldın?
  • نکته گفتی جبریانه در قضا  ** سر آن بشنو ز من در ماجرا 
  • Kaza ve kader hususunda cebrice ince sözler söyledin. Şimdi macerayı dinle de onun sırrını benden duy.
  • اختیاری هست ما را بی‌گمان  ** حس را منکر نتانی شد عیان 
  • Şüphe yok ki bizim bir ihtiyarımız vardır. Duyguyu inkâr edemezsin, bu meydandadır.
  • سنگ را هرگز بگوید کس بیا  ** از کلوخی کس کجا جوید وفا 
  • Kimse taşa gel buraya demez. Kimse bir toprak parçasından vefa ummaz. -
  • آدمی را کس نگوید هین بپر  ** یا بیا ای کور تو در من نگر 
  • Kimse adama hadi uç demediği gibi köre de gel, beni gör diye bir teklifte bulunmaz.
  • گفت یزدان ما علی الاعمی حرج  ** کی نهد بر کس حرج رب الفرج  2970
  • Tanrı, "Köre teklif yok" dedi. Hiç güçlükleri açan Tanrı, kimseyi güce sokar mı?
  • کس نگوید سنگ را دیر آمدی  ** یا که چوبا تو چرا بر من زدی 
  • Kimse taşa geç geldin, yahut sopaya neden bana vurdun demez.
  • این چنین واجستها مجبور را  ** کس بگوید یا زند معذور را 
  • Mecbur olandan böyle şeyler aranmayacağı gibi özürlüye de kimse bu çeşit sözler söylemez, vurup dövmez.
  • امر و نهی و خشم و تشریف و عتاب  ** نیست جز مختار را ای پاک‌جیب 
  • Ey yeni, yakası temiz kişi, emir, nehiy, öfke, lütuf ve azarlama, ancak ihtiyacı olanadır.
  • اختیاری هست در ظلم و ستم  ** من ازین شیطان و نفس این خواستم 
  • Zulümde de ihtiyarımız vardır, sitemde de. Ben, bu Şeytanla nefisten bunu kastettim.
  • اختیار اندر درونت ساکنست  ** تا ندید او یوسفی کف را نخست  2975
  • İhtiyar, senin içindedir. O, bir Yusuf görmedikçe elini uzatamaz.
  • اختیار و داعیه در نفس بود  ** روش دید آنگه پر و بالی گشود 
  • İhtiyar ve dilek, nefistedir. Dilediği şeyin yüzünü görür de ondan sonra kol kanad açar.
  • سگ بخفته اختیارش گشته گم  ** چون شکنبه دید جنبانید دم 
  • Köpek uyumuş ama ihtiyarı kayboldu sanma. İşkembeyi gördü mü kuyruğunu sallamaya başlar.
  • اسپ هم حو حو کند چون دید جو  ** چون بجنبد گوشت گربه کرد مو 
  • At da arpa gördü mü kişnemeye koyulur; kedi de etin oynadığını görünce miyavlamaya başlar.
  • دیدن آمد جنبش آن اختیار  ** هم‌چو نفخی ز آتش انگیزد شرار 
  • İhtiyarın harekete gelmesine sebep görüştür, ateşten kıvılcım çıkaranın körük olduğu gibi.
  • پس بجنبد اختیارت چون بلیس  ** شد دلاله آردت پیغام ویس  2980
  • Şu halde ihtiyarın, İblis gibi seni oynatır. Sana vasıtalık eder, Vis'in selâmını, haberini getirir.
  • چونک مطلوبی برین کس عرضه کرد  ** اختیار خفته بگشاید نورد 
  • Dilediği bir şeyi adama gösterdi mi, uyumuş olan ihtiyar, derhal gözünü açar.
  • وآن فرشته خیرها بر رغم دیو  ** عرضه دارد می‌کند در دل غریو 
  • Melekler de Şeytanın inadına gönlüne feryatlar salar.
  • تا بجنبد اختیار خیر تو  ** زانک پیش از عرضه خفتست این دو خو 
  • Bu suretle hayra olan ihtiyarını harekete getirmek ister. Çünkü bu göstermeden önce sende şu iki huy da uykudadır.
  • پس فرشته و دیو گشته عرضه‌دار  ** بهر تحریک عروق اختیار 
  • Şu halde ihtiyar damarlarını harekete getirmek için melek de sana yapılacak şeyleri gösterir, Şeytan da.
  • می‌شود ز الهامها و وسوسه  ** اختیار خیر و شرت ده کسه  2985
  • Sendeki hayır ve şer ihtiyarı, ilham ve vesveselerle birken on olur, on kişinin ihtiyarına sahip olursun.
  • وقت تحلیل نماز ای با نمک  ** زان سلام آورد باید بر ملک 
  • A tatlı adam, namazın dışındaki işlerin helâl olması için namazdan çıkarken meleklere selâm vermek gerektir.
  • که ز الهام و دعای خوبتان  ** اختیار این نمازم شد روان 
  • Bu selâm, sizin güzel ilhamınız ve duanız yüzünden ihtiyarımla şu namazı kıldım demektir.
  • باز از بعد گنه لعنت کنی  ** بر بلیس ایرا کزویی منحنی 
  • Suçtan sonra da tutar, İblise lanet edersin. Çünkü bu eğriliğe onun yüzünden düştün.
  • این دو ضد عرضه کننده‌ت در سرار  ** در حجاب غیب آمد عرضه‌دار 
  • Şeytanla melek, gayıp perdesi ardında gizlice bu kötülükle iyiliği sana gösterir.