English    Türkçe    فارسی   

5
3506-3530

  • روی باید آینه‌وار آهنین  ** تات گوید روی زشت خود ببین 
  • Ayna gibi demirden bir yüz gerek ki sana çirkin yüzüne bak desin.
  • حکایت مات کردن دلقک سید شاه ترمد را 
  • Delkak'ın, Seyyid Şah-ı Tirmiz'i mat etmesi
  • شاه با دلقک همی شطرنج باخت  ** مات کردش زود خشم شه بتاخت 
  • Padişah, Delkak'le satranç oynardı. Delkak, padişahı mat etti mi padişah, derhal kızardı.
  • گفت شه شه و آن شه کبرآورش  ** یک یک از شطرنج می‌زد بر سرش 
  • Bunu kibrine yediremez, tu Allah müstehakını versin diye satranç taşlarını birer birer Delkak'in başına vururdu.
  • که بگیر اینک شهت ای قلتبان  ** صبر کرد آن دلقک و گفت الامان 
  • Al, işte şahın bu senin bu kaltaban derdi. Delkak, aman padişahım der, sabrederdi.
  • دست دیگر باختن فرمود میر  ** او چنان لرزان که عور از زمهریر  3510
  • Bir gün, yine padişah mat oldu. Bir oyun daha oynamalarını emretti. Delkak, zemheride çıplak kalmış adam gibi tirtir titriyordu.
  • باخت دست دیگر و شه مات شد  ** وقت شه شه گفتن و میقات شد 
  • Bir oyun daha oynadı, yine padişah yutuldu. Tu Allah müstehakını versin zamanı gelince,
  • بر جهید آن دلقک و در کنج رفت  ** شش نمد بر خود فکند از بیم تفت 
  • Delkak, sıçradı, bir köşeye kaçtı; korkusundan altı tane halının altına girdi.
  • زیر بالشها و زیر شش نمد  ** خفت پنهان تا ز زخم شه رهد 
  • Yastıklarla o altı halının altına gizlenip padişahın .satranç taşlarından aman buldu.
  • گفت شه هی هی چه کردی چیست این  ** گفت شه شه شه شه ای شاه گزین 
  • Padişah, ne yapıyorsun, bu ne? deyince, padişahım dedi. Tu Allah müstehakını versin!
  • کی توان حق گفت جز زیر لحاف  ** با تو ای خشم‌آور آتش‌سجاف  3515
  • Ateşler püskürüyorsun. Senin gibi öfkeci bir padişaha döşeme altından başka bir yerde doğru söz söylenebilir mi?
  • ای تو مات و من ز زخم شاه مات  ** می‌زنم شه شه به زیر رختهات 
  • Sen mat oldun ama ben de şahın çarpmasından mat oluyorum. Onun için halıların altından Tu Allah müstehakını versin diyorum!
  • چون محله پر شد از هیهای میر  ** وز لگد بر در زدن وز دار و گیر 
  • Mahalle, o beyin bağrış, çağrışiyle, kapıyı tekmelemesi, vurun, tutun diye nara atmasiyle doldu..
  • خلق بیرون جست زود از چپ و راست  ** کای مقدم وقت عفوست و رضاست 
  • Sağdan, soldan halk dışarı fırladı. Ey ulumuz, af zamanıdır.
  • مغز او خشکست و عقلش این زمان  ** کمترست از عقل و فهم کودکان 
  • Onun beyni kurumuş. Şimdi onun aklı, fikri, çocukların aklından, fikrinden az.
  • زهد و پیری ضعف بر ضعف آمده  ** واندر آن زهدش گشادی ناشده  3520
  • Hem zahit, hem ihtiyar. Bu halindeki şu zahitlik, onu kat kat zayıflatmış. Bu zahitlikten de bir feyze nail olamamış.
  • رنج دیده گنج نادیده ز یار  ** کارها کرده ندیده مزد کار 
  • Zahmetler çekmiş de sevgiliden bir hazine elde edememiş. İşler yapmış da bir pul kazanamamış.
  • یا نبود آن کار او را خود گهر  ** یا نیامد وقت پاداش از قدر 
  • Ya o iş, onun harcı değilmiş, ya henüz mükâfat vakti gelmemiş.
  • یا که بود آن سعی چون سعی جهود  ** یا جزا وابسته‌ی میقات بود 
  • Ya o çalışma, çıfıtça bir çalışma, yahut da mükâfata erişmesinin bir zamanı, bir saati var.
  • مر ورا درد و مصیبت این بس است  ** که درین وادی پر خون بی‌کس است 
  • Ona bu dert, bu musibet yeter. Şu kanlı ovada kimsiz, kimsesiz kala kalmış.
  • چشم پر درد و نشسته او به کنج  ** رو ترش کرده فرو افکنده لنج  3525
  • Gözleri ağrıklı, bir bucağa çekilip oturmuş, yüzünü ekşitmiş, suratını asmış.
  • نه یکی کحال کو را غم خورد  ** نیش عقلی که به کحلی پی برد 
  • Ne bir göz hekimi var ki derdine yansın, ne onun aklı var ki bir göz ilâcı arayıp bulsun, gözüne çeksin.
  • اجتهادی می‌کند با حزر و ظن  ** کار در بوکست تا نیکو شدن 
  • Kendi zannına uymuş, çalışıp çabalamaya koyulmuş, işim, iyileşecek diye bir ümide kapılmış.
  • زان رهش دورست تا دیدار دوست  ** کو نجوید سر رئیسیش آرزوست 
  • Halbuki onun tuttuğu yolla sevgilinin vuslatı arasında ne uzun bir mesafe var. Çünkü o, baş aramıyor, reis olmayı istiyor.
  • ساعتی او با خدا اندر عتاب  ** که نصیبم رنج آمد زین حساب 
  • Bir an, Tanrıyle, nasibim bu hesapta hep zahmet mi diye âdeta didişmede..
  • ساعتی با بخت خود اندر جدال  ** که همه پران و ما ببریده بال  3530
  • Bir an hep uçuyor, ele geçmiyor, bizim kolumuzu kanadımızı kırıyorsun diye bahtiyle kavga etmede.