English    Türkçe    فارسی   

6
602-626

  • گردگانی چندش اندر جیب کرد  ** که تو طفلی گیر این می‌باز نرد 
  • Sen çocuksun, bunlarla oynaya dur diye cebine de birkaç tane ceviz koydu.
  • چون سحر از خواب عاشق بر جهید  ** آستین و گردگانها را بدید 
  • Âşık, geceleyin uykusundan sıçrayıp uyanınca yanı başında yenini, cebindede cevizleri gördü.
  • گفت شاه ما همه صدق و وفاست  ** آنچ بر ما می‌رسد آن هم ز ماست 
  • Dedi ki: Padişahımız, doğruluktan, vefadan ibaret. Bize ne geliyorsa bizden geliyor!
  • ای دل بی‌خواب ما زین ایمنیم  ** چون حرس بر بام چوبک می‌زنیم  605
  • Ey uykusuz gönül, biz bundan eminiz. Çünkü bekçi gibi dam üstünde elimizde sopa beklemekteyiz.
  • گردگان ما درین مطحن شکست  ** هر چه گوییم از غم خود اندکست 
  • Cevizlerimiz, bu değirmende kırıldı, derdimize ait ne söylesen azdır.
  • عاذلا چند این صلای ماجرا  ** پند کم ده بعد ازین دیوانه را 
  • Ey bizi kınayan, bu macerayı ne vakte dek dinleyip duracağız? Bundan böyle artık deliye az öğüt ver.
  • من نخواهم عشوه‌ی هجران شنود  ** آزمودم چند خواهم آزمود 
  • Ben artık ayrılık işvesine ait sözleri duymak istemem. Bunu sınadım, ne vakte dek sınamaya devam edeceğim.
  • هرچه غیر شورش و دیوانگیست  ** اندرین ره دوری و بیگانگیست 
  • Bu yolda coşup köpürmekten, deli divane olmaktan başka ne varsa uzaklıktır, yabancılıktır.
  • هین بنه بر پایم آن زنجیر را  ** که دریدم سلسله‌ی تدبیر را  610
  • Derhal kalk, ayağıma o zinciri vur.Çünkü ben, tedbir silsilesini yırttım gitti.
  • غیر آن جعد نگار مقبلم  ** گر دو صد زنجیر آری بگسلم 
  • Fakat o devletli sevgilimin büklüm büklüm saçlarından başka iki yüz tane zincir getirsen kırarım.
  • عشق و ناموس ای برادر راست نیست  ** بر رد ناموس ای عاشق مه‌ایست 
  • Kardeş aşk ve namus doğru bir şey değil. Ey âşık, âr ve hayâ kapısında durma.
  • وقت آن آمد که من عریان شوم  ** نقش بگذارم سراسر جان شوم 
  • Artık vakti geldi, soyunayım, sureti bırakayım da baştanbaşa can olayım.
  • ای عدو شرم و اندیشه بیا  ** که دریدم پرده‌ی شرم و حیا 
  • Ey utancın, düşüncenin düşmanı gel! Ben âr ve hayâ perdesini yırttım.
  • ای ببسته خواب جان از جادوی  ** سخت‌دل یارا که در عالم توی  615
  • Ey canın uykusunu büyüyle bağlayan sevgili, sen şu âlemde ne katı yürekli sevgilisin.
  • هین گلوی صبر گیر و می‌فشار  ** تا خنک گردد دل عشق ای سوار 
  • Hemen sabrın boğazını sık da aşkın gönlü kutlu olsun.
  • تا نسوزم کی خنگ گردد دلش  ** ای دل ما خاندان و منزلش 
  • Ey gönlümüzü yurt ve konak edinen dost, ben yanmadıkça aşkın gönlü kutlu olur mu hiç?
  • خانه‌ی خود را همی‌سوزی بسوز  ** کیست آن کس کو بگوید لایجوز 
  • Sen kendi evini yakmadasın, yak. Kimdir bu caiz değil diyecek?
  • خوش بسوز این خانه را ای شر مست  ** خانه‌ی عاشق چنین اولیترست 
  • Ey sarhoş aslan, bu evi yak. Âşıkın evi, böyle olsun, bu daha doğru ve yerinde.
  • بعد ازین این سوز را قبله کنم  ** زانک شمعم من بسوزش روشنم  620
  • Bundan böyle bu yanışı kıble edineyim, çünkü ben mumum yandıkça aydınım.
  • خواب را بگذار امشب ای پدر  ** یک شبی بر کوی بی‌خوابان گذر 
  • Babacığım, bu gece uykuyu bırak, bir gececik olsun uykusuzlar mahallesine gel de,
  • بنگر اینها را که مجنون گشته‌اند  ** هم‌چو پروانه بوصلت کشته‌اند 
  • Şu mecnun olanlara pervane gibi vuslat uğruna ölenlere bak.
  • بنگر این کشتی خلقان غرق عشق  ** اژدهایی گشت گویی حلق عشق 
  • Halkın aşk denizinde gark olan şu gemisine bak. Sanki aşkın boğazı bir ejderha!
  • اژدهایی ناپدید دلربا  ** عقل هم‌چون کوه را او کهربا 
  • Gizli, fakat gönüller kapan bir ejderha... Dağ gibi akılları çekiveren bir kehribar.
  • عقل هر عطار کاگه شد ازو  ** طبله‌ها را ریخت اندر آب جو  625
  • Hangi güzel koku satanın aklı, ondan haberdar olsa ırmağa bütün tablalarını döküverir.
  • رو کزین جو برنیایی تا ابد  ** لم یکن حقا له کفوا احد 
  • Yürü, yürü... hakikaten bu ırmağın ne misli vardır, ne eşi; sen, bu ırmaktan ebediyen çıkamazsın.