English    Türkçe    فارسی   

1
1133-1142

  • Sen nuru, zıddıyla bildin. Zıt, zıddı meydana çıkarır, gösterir.
  • پس به ضد نور دانستی تو نور ** ضد ضد را می‌‌نماید در صدور
  • Varlık âleminde Hak nurunun zıddı yoktur ki açıkça görünebilsin.
  • نور حق را نیست ضدی در وجود ** تا به ضد او را توان پیدا نمود
  • Hulâsa gözlerimiz onu idrak edemez; o bizi görür, idrak eder. Sen bunu, Mûsâ ile Tûr kıssasında gör! 1135
  • لاجرم أبصارنا لا تدرکه ** و هو یدرک بین تو از موسی و که‌‌
  • Suretle manayı; aslanla orman yahut ses ve sözle düşünce gibi bil!
  • صورت از معنی چو شیر از بیشه دان ** یا چو آواز و سخن ز اندیشه دان‌‌
  • Bu söz, bu ses; düşünceden meydana geldi. Fakat düşünce denizi nerede? Onu bilmezsin.
  • این سخن و آواز از اندیشه خاست ** تو ندانی بحر اندیشه کجاست‌‌
  • Ama lâtif bir söz dalgası görünce onun denizinin de kadri yüce bir deniz olacağını anlarsın.
  • لیک چون موج سخن دیدی لطیف ** بحر آن دانی که باشد هم شریف‌‌
  • Bilgiden düşünce dalgası zuhura gelince mana, söz ve sesten bir suret düzdü.
  • چون ز دانش موج اندیشه بتاخت ** از سخن و آواز او صورت بساخت‌‌
  • Sözden bir şekil doğdu, yine öldü. Dalga kendini yine denize iletti. 1140
  • از سخن صورت بزاد و باز مرد ** موج خود را باز اندر بحر برد
  • Suret sûretsizlikten çıktı, yine sûretsizliğe döndü. Zira biz yine Tanrı’ya döneceğiz.
  • صورت از بی‌‌صورتی آمد برون ** باز شد که إنا إليه راجعون‌‌
  • Şu halde sen her göz açıp kapamada ölüyor, diriliyorsun. Mustafa “dünya bir andan ibarettir” buyurdu.
  • پس ترا هر لحظه مرگ و رجعتی است ** مصطفی فرمود دنیا ساعتی است‌‌