English    Türkçe    فارسی   

1
1161-1170

  • Ey tavşan! Senin özründe bilgi yok. Ben tavşan değilim ki kulağıma sokasın” dedi.
  • عذرت ای خرگوش از دانش تهی ** من چه خرگوشم که در گوشم نهی‌‌
  • Tavşan “Padişahım, adam olmayanı da adam sırasına koy; zulüm görenin mazeretine kulak ver!
  • گفت ای شه ناکسی را کس شمار ** عذر استم دیده‌‌ای را گوش دار
  • Hele mevkiinin sadakası olarak yolunu şaşıranı kendi yolundan sürme!
  • خاص از بهر زکات جاه خود ** گمرهی را تو مران از راه خود
  • Bütün ırmaklara su veren deniz bile her çöpü başının üstünde taşır.
  • بحر کاو آبی به هر جو می‌‌دهد ** هر خسی را بر سر و رو می‌‌نهد
  • Deniz, bu kereminden dolayı eksilmez; ihsanı yüzünden aşağılaşmaz” dedi. 1165
  • کم نخواهد گشت دریا زین کرم ** از کرم دریا نگردد بیش و کم‌‌
  • Aslan dedi ki: “Ben yerinde ve lâyık olana kerem ve ihsanda bulunurum; herkesin elbisesini boyuna göre biçerim.”
  • گفت دارم من کرم بر جای او ** جامه‌‌ی هر کس برم بالای او
  • Tavşan “Dinle, eğer lûtfa lâyık değilsem kahır ejderhasının önüne baş koydum, ne yaparsan yap!
  • گفت بشنو گر نباشم جای لطف ** سر نهادم پیش اژدرهای عنف‌‌
  • Ben kuşluk vakti yola düştüm, arkadaşımla padişahıma geliyordum.
  • من به وقت چاشت در راه آمدم ** با رفیق خود سوی شاه آمدم‌‌
  • Arkadaşlarımla, senin için başka bir tavşanı da bana yoldaş etmiştiler.
  • با من از بهر تو خرگوشی دگر ** جفت و همره کرده بودند آن نفر
  • Bir erkek aslan, kulunuzun kanına kastetti. Yolda, bu iki yoldaşa da sataştı. 1170
  • شیری اندر راه قصد بنده کرد ** قصد هر دو همره آینده کرد