English    Türkçe    فارسی   

1
1168-1177

  • Ben kuşluk vakti yola düştüm, arkadaşımla padişahıma geliyordum.
  • من به وقت چاشت در راه آمدم ** با رفیق خود سوی شاه آمدم‌‌
  • Arkadaşlarımla, senin için başka bir tavşanı da bana yoldaş etmiştiler.
  • با من از بهر تو خرگوشی دگر ** جفت و همره کرده بودند آن نفر
  • Bir erkek aslan, kulunuzun kanına kastetti. Yolda, bu iki yoldaşa da sataştı. 1170
  • شیری اندر راه قصد بنده کرد ** قصد هر دو همره آینده کرد
  • Ben ona “Biz padişahlar padişahının kuluyuz, o kapının iki küçük kapı yoldaşıyız” dedim.
  • گفتمش ما بنده‌‌ی شاهنشه‌‌ایم ** خواجه‌‌تاشان که آن درگه‌‌ایم‌‌
  • Dedi ki: “Utan be! Padişahlar padişahı dediğin kim oluyor? Benim huzurumda öyle her adam olamayanın adını anma!
  • گفت شاهنشه که باشد شرم دار ** پیش من تو یاد هر ناکس میار
  • Eğer huzurumdan iki adım ileri atarsan seni de, padişahını da paramparça ederim.”
  • هم ترا و هم شهت را بر درم ** گر تو با یارت بگردید از درم‌‌
  • “Beni bırak, bir kerecik daha padişahımın yüzünü görüp seni haber vereyim” dedim.
  • گفتمش بگذار تا بار دگر ** روی شه بینم برم از تو خبر
  • Dedi ki: “Yoldaşını huzurumda rehin bırak; yoksa sen benim kanunumca kurbansın.” 1175
  • گفت همره را گرو نه پیش من ** ور نه قربانی تو اندر کیش من‌‌
  • Ona çok yalvardık, hiç fayda etmedi. Yoldaşımı alıp beni yalnız bıraktı.
  • لابه کردیمش بسی سودی نکرد ** یار من بستد مرا بگذاشت فرد
  • Arkadaşım hem şişmanlık ve letafetçe, hem de güzellik ve irilik bakımından benim üç mislimdi.
  • یارم از زفتی دو چندان بد که من ** هم به لطف و هم به خوبی هم به تن‌‌