English    Türkçe    فارسی   

1
119-128

  • Zaten cihanda güneş gibi misli bulunmaz bir şey yoktur. Baki olan can güneşi öyle bir güneştir ki, asla gurub etmez.
  • خود غریبی در جهان چون شمس نیست ** شمس جان باقیی کش امس نیست‌‌
  • Güneş, gerçi tektir, fakat onun mislini tasvir etmek mümkündür. 120
  • شمس در خارج اگر چه هست فرد ** می‌‌توان هم مثل او تصویر کرد
  • Ama kendisinden esîr var olan güneş, öyle bir güneştir ki, ona zihinde de, dışarda da benzer olamaz.
  • شمس جان کاو خارج آمد از اثیر ** نبودش در ذهن و در خارج نظیر
  • Nerede tasavvurda onun sığacağı bir yer ki misli tasvir edilebilsin!
  • در تصور ذات او را گنج کو ** تا در آید در تصور مثل او
  • Şemseddin’in sözü gelince dördüncü kat göğün güneşi başını çekti, gizlendi.
  • چون حدیث روی شمس الدین رسید ** شمس چارم آسمان سر در کشید
  • Onun adı anılınca ihsanlarından bir remzi anlatmak vacip oldu.
  • واجب آید چون که آمد نام او ** شرح کردن رمزی از انعام او
  • Can, şu anda eteğimi çekiyor. Yusuf’un gömleğinden koku almış! 125
  • این نفس جان دامنم بر تافته ست ** بوی پیراهان یوسف یافته ست‌‌
  • “Yıllarca süren sohbet hakkı için o güzel hallerden tekrar bir hali söyle, anlat.
  • از برای حق صحبت سالها ** باز گو حالی از آن خوش حالها
  • Ki yer, gök gülsün, sevinsin. Akıl, ruh ve göz de yüz derece daha fazla sevince, neşeye dalsın” (diyor).
  • تا زمین و آسمان خندان شود ** عقل و روح و دیده صد چندان شود
  • “Beni külfete sokma, çünkü ben şimdi yokluktayım. Zihnim durakladı, onu övmekten âcizim.
  • لا تکلفنی فإنی فی الفنا ** کلت أفهامی فلا أحصی ثنا