English    Türkçe    فارسی   

1
1243-1252

  • Bu meni, yokluk âleminde vardı; eksiksiz, artıksız aynen Tanrı’nın ilminde mevcuttu.
  • صورتی بود این منی اندر عدم ** پیش حق موجود نه بیش و نه کم‌‌
  • Hâsılı Tanrı indinde sonumuz ne olacaksa hakikatte adımız o olmuştur.
  • حاصل آن آمد حقیقت نام ما ** پیش حضرت کان بود انجام ما
  • Tanrı, insana akıbetine göre bir ad koyar. Halkın taktığı ödünç ada göre değil! 1245
  • مرد را بر عاقبت نامی نهد ** نه بر آن کاو عاریت نامی نهد
  • Âdem’in gözü Tanrı’nın pâk nuru ile gördüğünden adların hakikati ve içyüzü ona ayan oldu.
  • چشم آدم چون به نور پاک دید ** جان و سر نامها گشتش پدید
  • Melekler onda Hak nurunu görüce hepsi, ona yüzüstü secdeye vardılar.
  • چون ملک انوار حق در وی بیافت ** در سجود افتاد و در خدمت شتافت‌‌
  • Adını andığım şu Âdem’i kıyamete kadar övsem, vasıflarını saysam yine övmekten âcizim!
  • مدح این آدم که نامش می‌‌برم ** قاصرم گر تا قیامت بشمرم‌‌
  • Âdem bunların hepsini bildi. Fakat kaza gelince nehyi bilme yüzünden hataya düştü.
  • این همه دانست و چون آمد قضا ** دانش یک نهی شد بر وی خطا
  • Acaba bu nehiy, haram olduğundan mıdır, yoksa korkutmak için mi? 1250
  • کای عجب نهی از پی تحریم بود ** یا به تاویلی بد و توهیم بود
  • Gönlünce tevili üstün tutunca kendisi hayretteyken tabiatı, buğdaya doğru koştu.
  • در دلش تاویل چون ترجیح یافت ** طبع در حیرت سوی گندم شتافت‌‌
  • Bahçıvanın ayağına diken batınca hırsız fırsat buldu, esvabını çalıp kaçtı.
  • باغبان را خار چون در پای رفت ** دزد فرصت یافت، کالا برد تفت‌‌