English    Türkçe    فارسی   

1
1304-1313

  • Aslan onu kucağına aldı. O da aslanın himayesinde kuyuya kadar vardı.
  • چون که شیر اندر بر خویشش کشید ** در پناه شیر تا چه می‌‌دوید
  • Kuyunun içine, suya bakınca aslanın ve onun aksi, sı içinde parıldadı. 1305
  • چون که در چه بنگریدند اندر آب ** اندر آب از شیر و او در تافت تاب‌‌
  • Aslan su içinde parıldayan aksini gördü. Suda bir aslan şekliyle kucağında şişman bir tavşan şekli gördü.
  • شیر عکس خویش دید از آب تفت ** شکل شیری در برش خرگوش زفت‌‌
  • Su içinde düşmanını görünce, tavşanı bırakıp kuyu içine sıçradı.
  • چون که خصم خویش را در آب دید ** مر و را بگذاشت و اندر چه جهید
  • Kendi kazdığı kuyuya kendi düştü. Çünkü yaptığı zulüm, kendi başına geldi.
  • در فتاد اندر چهی کاو کنده بود ** ز آن که ظلمش در سرش آینده بود
  • Zalimlerin zulmü karanlık bir kuyudur; bütün âlimler böyle dediler:
  • چاه مظلم گشت ظلم ظالمان ** این چنین گفتند جمله عالمان‌‌
  • Daha ziyade zalim olanın kuyusu, daha korkunçtur. Adalet “daha kötüye, daha kötü ceza verilir” buyurmuştur. 1310
  • هر که ظالمتر چهش با هول‌‌تر ** عدل فرموده ست بدتر را بتر
  • Ey zulümle bir kuyu kazan! Sen kendin için tuzak hazırlıyorsun.
  • ای که تو از ظلم چاهی می‌‌کنی ** دان که بهر خویش دامی می‌‌کنی‌‌
  • İpekböceği gibi kendi etrafını örme; kendine kuyu kazarsan bari kararlıca kaz!
  • گرد خود چون کرم پیله بر متن ** بهر خود چه می‌‌کنی اندازه کن‌‌
  • Zayıfları sen yardımcısız, kimsesiz sanma; Kur’an’dan “İZa câe nasrullah” ı oku
  • مر ضعیفان را تو بی‌‌خصمی مدان ** از نبی ذا جاء نصر الله خوان‌‌