English    Türkçe    فارسی   

1
1820-1829

  • Padişah olan; işsiz, güçsüz değildir. Hasta olmayanın feryat ve figan etmesi, şaşılacak şeydir! 1820
  • آن که او شاه است او بی‌‌کار نیست ** ناله از وی طرفه کاو بیمار نیست‌‌
  • Tanrı, ey oğul, onun için “Külle yevmin hüve fi şe’n “ buyurdu.
  • بهر این فرمود رحمان ای پسر ** کل يوم هو فی شأن ای پسر
  • Bu yolda yolun, tırmalan, son nefese kadar bir an bile boş durma!
  • اندر این ره می‌‌تراش و می‌‌خراش ** تا دم آخر دمی فارغ مباش‌‌
  • Olabilir ki son nefeste bir dem inayete erişirsin. O inayet, seni sırdaş eder.
  • تا دم آخر دمی آخر بود ** که عنایت با تو صاحب سر بود
  • Padişahın kulağı, gözü penceredir; erkeğin canı olsun, kadının canı olsun... bir can neye çalışırsa, onu duyar, görür!
  • هر چه می‌‌کوشند اگر مرد و زن است ** گوش و چشم شاه جان بر روزن است‌‌
  • Tacirin, ölü duduyu kafesten dışarı atması ve dudunun uçması
  • برون انداختن مرد تاجر طوطی را از قفس و پریدن طوطی مرده‌‌
  • Tacir ondan sonra duduyu kafesten dışarı attı. Duducuk, uçup bir yüksek ağacın dalına kondu. 1825
  • بعد از آنش از قفس بیرون فگند ** طوطیک پرید تا شاخ بلند
  • Güneş, ufuktan nasıl süratle doğarsa o dudu da, o çeşit uçtu.
  • طوطی مرده چنان پرواز کرد ** کافتاب از چرخ ترکی تاز کرد
  • Tacir, hiçbir şeyden haberi yokken kuşun esrarını bu işe şaşırıp kaldı.
  • خواجه حیران گشت اندر کار مرغ ** بی‌‌خبر ناگه بدید اسرار مرغ‌‌
  • Yüzünü yukarı çevirip “Ey bülbül! Halini bildir, bu hususta bize de bir nasip ver!
  • روی بالا کرد و گفت ای عندلیب ** از بیان حال خودمان ده نصیب‌‌
  • Hindistan’daki dudu ne yaptı da sen öğrendin, bir oyun ettin, canımızı yaktın!” dedi.
  • او چه کرد آن جا که تو آموختی ** ساختی مکری و ما را سوختی‌‌