English    Türkçe    فارسی   

1
1823-1832

  • Olabilir ki son nefeste bir dem inayete erişirsin. O inayet, seni sırdaş eder.
  • تا دم آخر دمی آخر بود ** که عنایت با تو صاحب سر بود
  • Padişahın kulağı, gözü penceredir; erkeğin canı olsun, kadının canı olsun... bir can neye çalışırsa, onu duyar, görür!
  • هر چه می‌‌کوشند اگر مرد و زن است ** گوش و چشم شاه جان بر روزن است‌‌
  • Tacirin, ölü duduyu kafesten dışarı atması ve dudunun uçması
  • برون انداختن مرد تاجر طوطی را از قفس و پریدن طوطی مرده‌‌
  • Tacir ondan sonra duduyu kafesten dışarı attı. Duducuk, uçup bir yüksek ağacın dalına kondu. 1825
  • بعد از آنش از قفس بیرون فگند ** طوطیک پرید تا شاخ بلند
  • Güneş, ufuktan nasıl süratle doğarsa o dudu da, o çeşit uçtu.
  • طوطی مرده چنان پرواز کرد ** کافتاب از چرخ ترکی تاز کرد
  • Tacir, hiçbir şeyden haberi yokken kuşun esrarını bu işe şaşırıp kaldı.
  • خواجه حیران گشت اندر کار مرغ ** بی‌‌خبر ناگه بدید اسرار مرغ‌‌
  • Yüzünü yukarı çevirip “Ey bülbül! Halini bildir, bu hususta bize de bir nasip ver!
  • روی بالا کرد و گفت ای عندلیب ** از بیان حال خودمان ده نصیب‌‌
  • Hindistan’daki dudu ne yaptı da sen öğrendin, bir oyun ettin, canımızı yaktın!” dedi.
  • او چه کرد آن جا که تو آموختی ** ساختی مکری و ما را سوختی‌‌
  • Dudu dedi ki: “O, hareketiyle bana nasihat etti; “Güzelliği, söz söylemeyi ve neşeyi bırak; 1830
  • گفت طوطی کاو به فعلم پند داد ** که رها کن لطف آواز و وداد
  • Çünkü söz söylemen seni hapse tıktı” dedi. Bu nasihati vermek için kendisini ölü gösterdi.
  • ز آن که آوازت ترا در بند کرد ** خویشتن مرده پی این پند کرد
  • Yani “Ey avama karşı da, havassa karşı da nağme ve terennümde bulunan! Benim gibi öl ki kurtulasın.
  • یعنی ای مطرب شده با عام و خاص ** مرده شو چون من که تا یابی خلاص‌‌