English    Türkçe    فارسی   

1
185-194

  • Padişah, hekimden bu sözü duyunca nasihatini, candan gönülden kabul etti. O tarafa ehliyetli, kifayetli, âdil bir iki kişiyi elçi olarak gönderdi. 185
  • شه فرستاد آن طرف یک دو رسول ** حاذقان و کافیان بس عدول‌‌
  • O iki bey, kuyumcuya padişahtan muştucu olarak Semerkand’a kadar geldiler.
  • تا سمرقند آمدند آن دو امیر ** پیش آن زرگر ز شاهنشه بشیر
  • Dediler ki: “Ey lütuf sahibi üstat, ey marifette kâmil kişi! Öğülmen şehirlere yayılmıştır.
  • کای لطیف استاد کامل معرفت ** فاش اندر شهرها از تو صفت‌‌
  • İşte filân padişah, kuyumcubaşılık için seni seçti. Zira (bu işte) pek büyüksün, pek kâmilsin.
  • نک فلان شه از برای زرگری ** اختیارت کرد زیرا مهتری‌‌
  • Şimdicek şu elbiseyi, altın ve gümüşü al da gelince de padişahın havassından ve nedimlerinden olursun.”
  • اینک این خلعت بگیر و زر و سیم ** چون بیایی خاص باشی و ندیم‌‌
  • Adam; çok malı, çok parayı görünce gururlandı, şehirden çoluk çocuktan ayrıldı. 190
  • مرد مال و خلعت بسیار دید ** غره شد از شهر و فرزندان برید
  • Adam, neşeli bir halde yola düştü. Haberi yoktu ki padişah canına kastetmişti.
  • اندر آمد شادمان در راه مرد ** بی‌‌خبر کان شاه قصد جانش کرد
  • Arap atına binip sevinçle koşturdu, kendi kanının diyetini elbise sandı!
  • اسب تازی بر نشست و شاد تاخت ** خونبهای خویش را خلعت شناخت‌‌
  • Ey yüzlerce razılıkla sefere düşen ve bizzat kendi ayağı ile kötü bir kazaya giden!
  • ای شده اندر سفر با صد رضا ** خود به پای خویش تا سوء القضا
  • Hayalinde mülk, şeref ve ululuk. Fakat Azrail “Git, evet, muradına erişirsin” demekte!
  • در خیالش ملک و عز و مهتری ** گفت عزرائیل رو آری بری‌‌