English    Türkçe    فارسی   

1
2010-2019

  • Sen mademki zahiri önü, sonu düşünmektesin... Ancak ve ancak bu gam ve neşe âlemindesin. Ey hakikatte yok olan! Yok olan nerede ön, nerede son? 2010
  • که همینی در غم و شادی و بس ** ای عدم کو مر عدم را پیش و پس‌‌
  • Yağmurlu gündür, gece çağına kadar yürü! Bu yağmur, bildiğimiz yağmur değil! Tanrı yağmurlarından.
  • روز باران است می‌‌رو تا به شب ** نی از این باران از آن باران رب‌‌
  • Ayşe’nin -Tanrı ondan razı olsun- Mustafa Sallâllahu aleyhi vessellem’e “ Bugün yağmur yağdı. Sen mezarlığa gittiğin halde niçin elbisen ıslak değil? “diye sorması
  • قصه‌‌ی سؤال کردن عایشه از مصطفی علیه السلام که امروز باران بارید چون تو سوی گورستان رفتی جامه‌‌های تو چون تر نیست‌‌
  • Mustafa, bir gün, dostlarından birinin cenazesiyle ve dostlarla mezarlığa gitti.
  • مصطفی روزی به گورستان برفت ** با جنازه‌‌ی مردی از یاران برفت‌‌
  • Onun mezarına toprak doldurdu, tohumunu yeraltında diriltti.
  • خاک را در گور او آگنده کرد ** زیر خاک آن دانه‌‌اش را زنده کرد
  • Bu ağaçlar, toprak altındaki insanlara benzerler. Ellerini topraktan çıkarıp;
  • این درختانند همچون خاکیان ** دستها بر کرده‌‌اند از خاکدان‌‌
  • Halka doğru yüz türlü işaretlerde bulunurlar, duyana söz söylerler. 2015
  • سوی خلقان صد اشارت می‌‌کنند ** و آن که گوش استش عبارت می‌‌کنند
  • Yeşil dilleriyle, uzun elleriyle toprağın içindeki sırları anlatırlar.
  • با زبان سبز و با دست دراز ** از ضمیر خاک می‌‌گویند راز
  • Kazlar gibi başlarını su içine çekmişler. Karga gibiyken tavus haline gelmişlerdir.
  • همچو بطان سر فرو برده به آب ** گشته طاوسان و بوده چون غراب‌‌
  • Tanrı, onları kış vakti hapsetmişse de baharda o kargaları tavus haline getirir.
  • در زمستانشان اگر محبوس کرد ** آن غرابان را خدا طاوس کرد
  • Kışın onlara ölüm vermişse de bahar yüzünden yine diriltip yapraklandırır, yeşertir.
  • در زمستانشان اگر چه داد مرگ ** زنده‌‌شان کرد از بهار و داد برگ‌‌