English    Türkçe    فارسی   

1
2060-2069

  • “Ey şu varlığın hülâsası, vücudun zübdesi! Bu günkü yağmurun hikmeti neydi? 2060
  • گفت صدیقه که ای زبده‌‌ی وجود ** حکمت باران امروزین چه بود
  • Bu yağmur, rahmet yağmurlarından mıydı, yoksa tehdit için mi yağıyordu, pek yüce, pek azametli Tanrı’nın adaletinden miydi?
  • این ز بارانهای رحمت بود یا ** بهر تهدید است و عدل کبریا
  • Bu yağmur, bahara ait lütuflardan mıydı, yoksa afetlerle dolu güz yağmuru muydu?”
  • این از آن لطف بهاریات بود ** یا ز پاییزی پر آفات بود
  • Peygamber dedi ki: “Bu yağmur musibetler yüzünden insanın gönlüne çöken gamı yatıştırmak için yağıyordu.”
  • گفت این از بهر تسکین غم است ** کز مصیبت بر نژاد آدم است‌‌
  • Eğer Âdemoğlu, o keder ateşi içinde kalıp duraydı ziyadesiyle harap olur, eksikliğe düşer, ( hiçbir şey yapamaz bir hale gelir) di.
  • گر بر آن آتش بماندی آدمی ** بس خرابی در فتادی و کمی‌‌
  • O anda bu dünya harap olurdu, insanların içlerinde hırs kalmazdı. 2065
  • این جهان ویران شدی اندر زمان ** حرصها بیرون شدی از مردمان‌‌
  • Ey can, bu âlemin direği gaflettir. Akıllılık, uyanıklık, bu dünya için afettir.
  • استن این عالم ای جان غفلت است ** هوشیاری این جهان را آفت است‌‌
  • Akıllılık o âlemdendir, galip gelirse bu âlem alçalır.
  • هوشیاری ز آن جهان است و چو آن ** غالب آید پست گردد این جهان‌‌
  • Akıllılık güneştir, hırs ise buzdur. Akıllılık sudur, bu âlem kirdir.
  • هوشیاری آفتاب و حرص یخ ** هوشیاری آب و این عالم وسخ‌‌
  • Dünyada hırs ve haset kükremesin diye o âlemden akıllılık, ancak sızar, sızıntı halinde gelir.
  • ز آن جهان اندک ترشح می‌‌رسد ** تا نغرد در جهان حرص و حسد