English    Türkçe    فارسی   

1
2232-2241

  • Şu âsinin adlü ihsanı, onu padişahtan daha ziyade uzaklaştırır, gözden düşürür ve ancak yüzünü kara eder.
  • عدل این یاغی و دادش نزد شاه ** چه فزاید دوری و روی سیاه‌‌
  • Mekke ulularının Peygamberle harp ederken kurban kesmeleri de , Tanrı tarafından kabul edilir ümidiyleydi.
  • سروران مکه در حرب رسول ** بودشان قربان به اومید قبول‌‌
  • İşte bunun için mümin tevfika mazhar olamamak korkusundan daima namazda “İhdinas sıratal mustakim” der.
  • بهر این مومن همی‌‌گوید ز بیم ** در نماز اهد الصراط المستقیم‌‌
  • O para veriş cömert kişiye lâyıktır. Can vermekse esasen âşıkın vergisidir. 2235
  • آن درم دادن سخی را لایق است ** جان سپردن خود سخای عاشق است‌‌
  • Hak uğruna ekmek verirsen sana ekmek verirler; Hak uğruna can verirsen sana da can bahşederler.
  • نان دهی از بهر حق نانت دهند ** جان دهی از بهر حق جانت دهند
  • Şu çınarın yaprakları dökülürse Tanrı, ona yapraksızlık azığı bağışlar.
  • گر بریزد برگهای این چنار ** برگ بی‌‌برگیش بخشد کردگار
  • Dağıtmaktan dolayı elinde mal kalmazsa Tanrı’nın inayeti, seni hiç ayaklar altında çiğnetir mi?
  • گر نماند از جود در دست تو مال ** کی کند فضل خدایت پای مال‌‌
  • Bir adam ekin ekince ambarı boşalır ama bu işin iyiliği, tarlada belli olur.
  • هر که کارد گردد انبارش تهی ** لیکش اندر مزرعه باشد بهی‌‌
  • Fakat tohumu ambara kor, biriktirirse zaman geçtikçe bitler, fareler, o tohumu yiyip bitirirler. 2240
  • و آن که در انبار ماند و صرفه کرد ** اشپش و موش و حوادث پاک خورد
  • Bu cihan tamamiyle fânidir; aradığını sebatlı, kararlı âlemde ara! Sûretin sıfırdan ibarettir; dilediğini mâna âleminde dile!
  • این جهان نفی است در اثبات جو ** صورتت صفر است در معنات جو