English    Türkçe    فارسی   

1
2483-2492

  • Birisi, “Bu yeryüzü, yeri kaplayan göğün ortasında nasıl duruyor?
  • گفت سائل چون بماند این خاکدان ** در میان این محیط آسمان‌‌
  • Havaya asılmış bir kandil gibi ne aşağıya gitmekte, ne yukarı çıkmakta” dedi.
  • همچو قندیلی معلق در هوا ** نی به اسفل می‌‌رود نی بر علی‌‌
  • O hakîm, “Altı cihetten de göğün çekmesi yüzünden hava ortasında kalır. 2485
  • آن حکیمش گفت کز جذب سما ** از جهات شش بماند اندر هوا
  • Mıknatıstan bir yuvarlak olsa ortasına konan demir, ortada kalır” diye cevap verdi.
  • چون ز مغناطیس قبه‌‌ی ریخته ** در میان ماند آهنی آویخته‌‌
  • Öteki hakîm de “Sâf gök, kara toprağı kendisine çekmez.
  • آن دگر گفت آسمان با صفا ** کی کشد در خود زمین تیره را
  • Onu altı taraftan da iter. Ondan dolayı da yeryüzü, kuvvetli yeller ortasında muallâkta kalmıştır” dedi.
  • بلکه دفعش می‌‌کند از شش جهات ** ز آن بماند اندر میان عاصفات‌‌
  • Kemâl ehlinin gönülleri de firavunların canlarını böyle defeder de, onlar dalâletde kalırlar.
  • پس ز دفع خاطر اهل کمال ** جان فرعونان بماند اندر ضلال‌‌
  • Onları bu cihan da defeder, o cihan da. O yolsuzlar da bu yüzden o cihandan da mahrum kalırlar, bu cihanda da. 2490
  • پس ز دفع این جهان و آن جهان ** مانده‌‌اند این بی‌‌رهان بی‌‌این و آن‌‌
  • Ululuk sahibi Tanrının kullarından, velîlerden baş çeker, uzaklaşırsan bil ki onlar senden hoşlanmıyorlar, onlar seni istemiyorlar.
  • سرکشی از بندگان ذو الجلال ** دان که دارند از وجود تو ملال‌‌
  • Onların kehlibarları vardır, meydana çıkarırlarsa senin saman çöpü gibi olan varlığını deliye döndürür, kendilerine çekerler.
  • کهربا دارند چون پیدا کنند ** کاه هستی ترا شیدا کنند