English    Türkçe    فارسی   

1
2876-2885

  • Sana avlanmakta yarayan ancak köpektir. Bunu böyle bil de köpeğe daha az miktarda kemik at!
  • آلت اشکار خود جز سگ مدان ** کمترک انداز سگ را استخوان‌‌
  • Çünkü köpeğin karnı doyarsa daha ziyade serkeşleşir. Bu serkeşlikle ava istediğin gibi gider mi?
  • ز آن که سگ چون سیر شد سرکش شود ** کی سوی صید و شکار خوش دود
  • O Bedeviyi, oraya yoksulluk çekiyordu. Nihayet o kapıyı, o devleti gördü.
  • آن عرب را بی‌‌نوایی می‌‌کشید ** تا بدان درگاه و آن دولت رسید
  • O penahı olmayan yoksula padişahın ihsanını hikâye etmiştik.
  • در حکایت گفته‌‌ایم احسان شاه ** در حق آن بی‌‌نوای بی‌‌پناه‌‌
  • Âşık, aşk diyarında ne söylerse söylesin, ağzından aşk kokusu duyulur. 2880
  • هر چه گوید مرد عاشق بوی عشق ** از دهانش می‌‌جهد در کوی عشق‌‌
  • Fıkıhtan bahsetse ağzından hep yokluğa ait sözler çıkar; o sözlerden yokluk kokusu gelir.
  • گر بگوید فقه فقر آید همه ** بوی فقر آید از آن خوش دمدمه‌‌
  • Küfre ait bahis açsa o bahsinde din kokusu vardır. Şüpheye dair söz söylese sözleri, yakîni anlatmış olur.
  • ور بگوید کفر دارد بوی دین ** ور به شک گوید شکش گردد یقین‌‌
  • Eğri söylese doğru görünür. O ne güzel eğridir ki doğruyu süsler.
  • کف کژ کز بحر صدقی خاسته است ** اصل صاف آن فرع را آراسته است‌‌
  • Doğruluk denizinden zuhur eden o eğri köpük, feridir. Sâf asıl, o fer’i de sâflıkla bezemiştir.
  • آن کفش را صافی و محقوق دان ** همچو دشنام لب معشوق دان‌‌
  • O köpüğü sâf ve makbul bil. Sevgilinin dudağından çıkan azarlayış say. 2885
  • گشته آن دشنام نامطلوب او ** خوش ز بهر عارض محبوب او