English    Türkçe    فارسی   

1
3067-3076

  • Bu işe Tanrı eli kudreti gerektir. Çünkü Tanrı, her hayali, bir iradesiyle var eder.
  • دست حق باید مر آن را ای فلان ** کاو بود بر هر محالی کن فکان‌‌
  • Her olmayacak şey, onun eliyle mümkün olur; her serkeş onun kokusuyla sakinleşir.
  • هر محال از دست او ممکن شود ** هر حرون از بیم او ساکن شود
  • Anadan doğma kör ve alaca illetine tutulmuş kişiler nedir ki? Onları bir tarafa bırak; ölü bile o aziz Tanrı’nın afsuniyle dirilir.
  • اکمه و ابرص چه باشد مرده نیز ** زنده گردد از فسون آن عزیز
  • Ölüden daha ölü yokluk bile, onun var etme avucunda muztar kalır, (varlığa bürünür). 3070
  • و آن عدم کز مرده مرده‌‌تر بود ** در کف ایجاد او مضطر بود
  • Külle yevmin hüve fi’şe’n âyetini oku da onu katiyyen işsiz, güçsüz bilme.
  • کل يوم هو فی شأن بخوان ** مر و را بی‌‌کار و بی‌‌فعلی مدان‌‌
  • En az işi bu dünyaya her gün üç bölük asker yollamasıdır.
  • کمترین کاریش هر روز است آن ** کاو سه لشکر را کند این سو روان‌‌
  • Bir bölük asker, rahimde (çocukların) yetişip yeşermesi için babaların bellerinden analara gider.
  • لشکری ز اصلاب سوی امهات ** بهر آن تا در رحم روید نبات‌‌
  • Bir bölük asker, dünyayı erkek ve kadınla doldurmak üzere rahimlerden bu yeryüzüne sefer eder.
  • لشکری ز ارحام سوی خاکدان ** تا ز نر و ماده پر گردد جهان‌‌
  • Bir bölüğü de herkesin yaptığı işin karşılığını görmesi için yeryüzünden ecel tarafına yürür. 3075
  • لشکری از خاک ز آن سوی اجل ** تا ببیند هر کسی حسن عمل‌‌
  • Bu sözün sonu yoktur. Kendine gel de iki temiz dostun hikâyesine dön!
  • این سخن پایان ندارد هین بتاز ** سوی آن دو یار پاک پاک باز
  • ”Benim” diyen kişinin pişman olarak suçuna karşılık tövbe ve istiğfar için bir yıl riyazat çekmesi ve o tövbekârın, tekrar dönüp o eve gelince ev sahibinin “Kim o” demesine “Sensin” diye cevap vermesi
  • صفت توحید