English    Türkçe    فارسی   

1
327-336

  • Usta, bir şaşıya “yürü, var, o şişeyi evden getir” dedi.
  • گفت استاد احولی را کاندر آ ** رو برون آر از وثاق آن شیشه را
  • Şaşı, ”O iki şişeden hangisini getireyim? Açıkça söyle” dedi.
  • گفت احول ز ان دو شیشه من کدام ** پیش تو آرم بکن شرح تمام‌‌
  • Usta dedi ki: “O iki şişe değildir. Yürü, şaşılığı bırak fazla görücü olma!”
  • گفت استاد آن دو شیشه نیست رو ** احولی بگذار و افزون بین مشو
  • Şaşı, “Usta, beni paylama. Şişe iki” dedi. Usta dedi ki: “O iki şişenin birini kır!” 330
  • گفت ای استا مرا طعنه مزن ** گفت استا ز ان دو یک را در شکن‌‌
  • Çırak birini kırınca ikiside gözden kayboldu. İnsan tarafgirlikten, hiddet ve şehvetten şaşı olur.
  • شیشه یک بود و به چشمش دو نمود ** چون شکست او شیشه را دیگر نبود
  • Şişe birdi onun gözüne iki göründü. Şişeyi kırınca ne o şişe kaldı, ne öbürü!
  • چون یکی بشکست هر دو شد ز چشم ** مردم احول گردد از میلان و خشم‌‌
  • Hiddet ve şehvet insanı şaşı yapar; doğruluktan ayırır.
  • خشم و شهوت مرد را احول کند ** ز استقامت روح را مبدل کند
  • Garez gelince hüner örtülür. Gönülden, göze, yüzlerce perde iner.
  • چون غرض آمد هنر پوشیده شد ** صد حجاب از دل به سوی دیده شد
  • Kadı kalben rüşvet almaya karar verince zalimi, ağlayıp inleyen mazlumdan nasıl ayırt edebilir? 335
  • چون دهد قاضی به دل رشوت قرار ** کی شناسد ظالم از مظلوم زار
  • Padişah, Yahudice kininden dolayı öyle bir şaşı oldu ki aman Ya Rabbi, aman!
  • شاه از حقد جهودانه چنان ** گشت احول کالامان یا رب امان‌‌