English    Türkçe    فارسی   

1
332-341

  • Şişe birdi onun gözüne iki göründü. Şişeyi kırınca ne o şişe kaldı, ne öbürü!
  • چون یکی بشکست هر دو شد ز چشم ** مردم احول گردد از میلان و خشم‌‌
  • Hiddet ve şehvet insanı şaşı yapar; doğruluktan ayırır.
  • خشم و شهوت مرد را احول کند ** ز استقامت روح را مبدل کند
  • Garez gelince hüner örtülür. Gönülden, göze, yüzlerce perde iner.
  • چون غرض آمد هنر پوشیده شد ** صد حجاب از دل به سوی دیده شد
  • Kadı kalben rüşvet almaya karar verince zalimi, ağlayıp inleyen mazlumdan nasıl ayırt edebilir? 335
  • چون دهد قاضی به دل رشوت قرار ** کی شناسد ظالم از مظلوم زار
  • Padişah, Yahudice kininden dolayı öyle bir şaşı oldu ki aman Ya Rabbi, aman!
  • شاه از حقد جهودانه چنان ** گشت احول کالامان یا رب امان‌‌
  • Musa dininin koruyucusuyum, arkasıyım diye yüz binlerce mazlum mümin öldürttü.
  • صد هزاران مومن مظلوم کشت ** که پناهم دین موسی را و پشت‌‌
  • Vezirin padişaha hile öğretmesi
  • آموختن وزیر مکر پادشاه را
  • Padişahın öyle yol vurucu, öyle hilekâr bir veziri vardı ki hile ile suyu bile düğümlerdi.
  • او وزیری داشت گبر و عشوه‌‌ده ** کاو بر آب از مکر بر بستی گره‌‌
  • Dedi ki: “Hıristiyanlar, canlarını korurlar ve dinlerini padişahtan gizlerler.
  • گفت ترسایان پناه جان کنند ** دین خود را از ملک پنهان کنند
  • Onları az öldür, çünkü öldürmede fayda yok, Dinin kokusu çıkmaz; misk ve öd ağacı değil ki! 340
  • کم کش ایشان را که کشتن سود نیست ** دین ندارد بوی، مشک و عود نیست‌‌
  • Yüz tane kılıf içinde gizli sırdır. Dışı, sana malûmdur ama içi aksine.”
  • سر پنهان است اندر صد غلاف ** ظاهرش با تست و باطن بر خلاف‌‌