English    Türkçe    فارسی   

1
3722-3731

  • Savaşta bir yiğiti atletti, hemen kılıcını çekip üstüne saldırdı.
  • در غزا بر پهلوانی دست یافت ** زود شمشیری بر آورد و شتافت‌‌
  • O, her peygamberin, her velînin öğündüğü Ali’nin yüzüne tükürdü.
  • او خدو انداخت در روی علی ** افتخار هر نبی و هر ولی‌‌
  • Bir yüze tükürdü ki ay, secde yerinde o yüze secde eder.
  • آن خدو زد بر رخی که روی ماه ** سجده آرد پیش او در سجده‌‌گاه‌‌
  • Ali, derhal kılıcı elinden attı, onunla savaşmadan vazgeçti. 3725
  • در زمان انداخت شمشیر آن علی ** کرد او اندر غزایش کاهلی‌‌
  • O savaşçı er, bu işe, bu yersiz af ve merhamete şaşıp kaldı.
  • گشت حیران آن مبارز زین عمل ** وز نمودن عفو و رحمت بی‌‌محل‌‌
  • Dedi ki: “Bana keskin kılıcını kaldırmıştın, neden kılıcı indirdin ve beni bıraktın?
  • گفت بر من تیغ تیز افراشتی ** از چه افکندی مرا بگذاشتی‌‌
  • Benimle savaşmadan daha âlâ ne gördün de beni avlamadan vazgeçtin?
  • آن چه دیدی بهتر از پیکار من ** تا شدی تو سست در اشکار من‌‌
  • Ne gördün ki bu derecede kızgınken kızgınlığın yatıştı; böyle bir şimşek çaktı, sonra sönüverdi?
  • آن چه دیدی که چنین خشمت نشست ** تا چنان برقی نمود و باز جست‌‌
  • Ne gördün? O gördüğün şeyin aksi bana da vurdu; gönlümde, canımda bir şûle parladı. 3730
  • آن چه دیدی که مرا ز آن عکس دید ** در دل و جان شعله ای آمد پدید
  • Kevinden, mekândan yüce, candan daha iyi neydi o gördüğün ki bize can bağışladı?
  • آن چه دیدی برتر از کون و مکان ** که به از جان بود و بخشیدیم جان‌‌