English    Türkçe    فارسی   

1
3909-3918

  • Aya, güneşe kusurlu, nursuz... Servinin boyuna iki büklüm;
  • ور تو ماه و مهر را گویی جفا ** ور تو قد سرو را گویی دوتا
  • Feleğe, arşa hor ve aşağı... madene, denize yoksul dersen, 3910
  • ور تو چرخ و عرش را خوانی حقیر ** ور تو کان و بحر را گویی فقیر
  • Kemaline nispetle yaraşır. Çünkü yokluklara kemal verip onlara eriştirme kudreti ancak senindir.
  • آن به نسبت با کمال تو رواست ** ملک اکمال فناها مر تراست‌‌
  • Çünkü sende yokluk ve ihtiyaç yoktur; yokları icat eden, onları ihtiyaçtan kurtaran sensin.
  • که تو پاکی از خطر و ز نیستی ** نیستان را موجد و معنیستی‌‌
  • Yetiştiren, yakmayı da bilir; çünkü yırtık söken, dikmeyi de bilir.
  • آن که رویانید داند سوختن ** ز آن که چون بدرید داند دوختن‌‌
  • Her güz; bağı bahçeyi yakıp yandırmakta. Sonra yeniden bahçeleri renklere boyayan kırmızı güllere boyayan kırmızı gülleri yetiştirmektedir.
  • می‌‌بسوزد هر خزان مر باغ را ** باز رویاند گل صباغ را
  • “ Ey yanıp yakılan, zuhur et, yenilen; tekrar güzelleş, güzel sesli bir hale gel” diye hepsini yeniden yaratır. 3915
  • کای بسوزیده برون آ تازه شو ** بار دیگر خوب و خوب آوازه شو
  • Nergisin gözü körleşir, o, tekrar açar... Kamışın boğazını keser, sonra yine kendisi tekrar okşar, ondan nağmeler çıkarır.
  • چشم نرگس کور شد بازش بساخت ** حلق نی ببرید و بازش خود نواخت‌‌
  • Biz mademki masnu’uz, sâni değiliz... Şu halde ancak zebunuz, ancak kanaatkârız.
  • ما چو مصنوعیم و صانع نیستیم ** جز زبون و جز که قانع نیستیم‌‌
  • Hepimiz “Nefsim, nefsim” deyip durmakta, hepimiz yalnız kendimizi düşünmekteyiz. Sen buna lûtufta bulunmazsan şeytanız.
  • ما همه نفسی و نفسی می‌‌زنیم ** گر نخوانی ما همه اهرمنیم‌‌