English    Türkçe    فارسی   

1
410-419

  • Canımız Hak ile uyanık olmazsa uyanıklık, bizim için iki dağ arasındaki boğaz ve geçit gibidir. 410
  • چون به حق بیدار نبود جان ما ** هست بیداری چو در بندان ما
  • Canın; her gün hayalin tekmesini yemeden, ziyandan, faydadan, elden çıkarma, kaybetme korkusundan.
  • جان همه روز از لگدکوب خیال ** وز زیان و سود وز خوف زوال‌‌
  • Ne temizliği kalır, letafeti, ne kuvveti, ne de göklere çıkacak yolu!
  • نی صفا می‌‌ماندش نی لطف و فر ** نی به سوی آسمان راه سفر
  • Uyumuş ona derler ki o, her hayalden ümitlenir, onunla konuşur;
  • خفته آن باشد که او از هر خیال ** دارد اومید و کند با او مقال‌‌
  • Uykuda Şeytan’ı Hûri gibi görür, sonra şehvetle Şeytan’a erlik suyu döker.
  • دیو را چون حور بیند او به خواب ** پس ز شهوت ریزد او با دیو آب‌‌
  • Nesil tohumunu çorağa dökünce uyanır, kendine gelir, hayalde ondan kaçar. 415
  • چون که تخم نسل را در شوره ریختا ** و به خویش آمد خیال از وی گریخت‌‌
  • O rüyadan elde ettiği baş ağrısı, sersemlik beden pisliğidir. Ah, o zahirde görünen, hakikatte görünmeyen, aslı olmayan hayalden!
  • ضعف سر بیند از آن و تن پلید ** آه از آن نقش پدید ناپدید
  • Kuş havadadır, gölgesi yerde kuş gibi uçar görünür.
  • مرغ بر بالا و زیر آن سایه‌‌اش ** می‌‌دود بر خاک پران مرغ‌‌وش‌‌
  • Ahmağın biri, o gölgeyi avlamaya kalkışır, takati kalmayıncaya kadar koşar.
  • ابلهی صیاد آن سایه شود ** می‌‌دود چندان که بی‌‌مایه شود
  • O gölgenin havadaki kuşun aksi olduğundan; o gölgenin aslının nerde bulunduğundan haberi yok!
  • بی‌‌خبر کان عکس آن مرغ هواست ** بی‌‌خبر که اصل آن سایه کجاست‌‌