English    Türkçe    فارسی   

1
55-64

  • Padişah, hekimlerin âciz kaldıklarını görünce yalınayak mescide koştu. 55
  • شه چو عجز آن حکیمان را بدید ** پا برهنه جانب مسجد دوید
  • Mescide gidip mihrap tarafına yöneldi. Secde yeri gözyaşından sırsıklam oldu.
  • رفت در مسجد سوی محراب شد ** سجده گاه از اشک شه پر آب شد
  • Yokluk istiğrakından kendisine gelince ağzını açtı, hoş bir tarzda medhü senaya başladı:
  • چون به خویش آمد ز غرقاب فنا ** خوش زبان بگشاد در مدح و ثنا
  • “En az bahşişi dünya mülkü olan Tanrım! Ben ne söyleyeyim? Zaten sen gizlileri bilirsin.
  • کای کمینه بخششت ملک جهان ** من چه گویم چون تو می‌‌دانی نهان‌‌
  • Ey daima dileğimize penah olan Tanrı! Biz bu sefer de yolu yanıldık.
  • ای همیشه حاجت ما را پناه ** بار دیگر ما غلط کردیم راه‌‌
  • Ama sen “Ben gerçi senin gizlediğin şeyleri bilirim. Fakat sen, yine onları meydana dök” dedin. 60
  • لیک گفتی گر چه می‌‌دانم سرت ** زود هم پیدا کنش بر ظاهرت‌‌
  • Padişah, ta can evinden coşunca bağışlama denizi de coşmaya başladı.
  • چون بر آورد از میان جان خروش ** اندر آمد بحر بخشایش به جوش‌‌
  • Ağlama esnasında uykuya daldı. Rüyasında bir pir göründü.
  • در میان گریه خوابش در ربود ** دید در خواب او که پیری رو نمود
  • Dedi ki: “Ey padişah, müjde; dileklerin kabul oldu. Yarın bir yabancı gelirse o, bizdendir.
  • گفت ای شه مژده حاجاتت رواست ** گر غریبی آیدت فردا ز ماست‌‌
  • O gelen hazık hekimdir. Onu doğru bil, çünkü o emin ve gerçek erenlerdendir.
  • چون که آید او حکیمی حاذق است ** صادقش دان که امین و صادق است‌‌