English    Türkçe    فارسی   

1
669-678

  • Ki biz o zatı, vezirin yerine imam ve mukteda tanıyalım. Elimizi de, eteğimizi de onun eline teslim edelim.
  • تا به جای او شناسیمش امام ** دست و دامن را بدست او دهیم‌‌
  • Mademki güneş battı ve bizim gönlümüzü dağladı, onun yerine çırağı yakmaktan başka çaremiz yok. 670
  • چون که شد خورشید و ما را کرد داغ ** چاره نبود بر مقامش از چراغ‌‌
  • Sevgili, göz önünden kayboldu mu, onun visalinden mahrum kaldık mı, yerine birisinin vekil olması, birisinin bize yadigâr kalması gerekir.
  • چون که شد از پیش دیده وصل یار ** نایبی باید از او مان یادگار
  • Gül mevsimi geçip gülşen harap olunca gül kokusunu nereden alalım? Gül suyundan!
  • چون که گل بگذشت و گلشن شد خراب ** بوی گل را از که یابیم از گلاب‌‌
  • Ulu Tanrı açıkça meydan da olmadığından, bu peygamberler Hakk'ın vekilleridir.
  • چون خدا اندر نیاید در عیان ** نایب حق‌‌اند این پیغمبران‌‌
  • Hayır, yanlış söyledim. Vekil ile vekil edeni iki sanırsan (bu) hatadır, iyi bir şey değil.
  • نه غلط گفتم که نایب با منوب ** گر دو پنداری قبیح آید نه خوب‌‌
  • Sen surete taptıkça ikidir. Suretten kurtulana göre ise birdir. 675
  • نه دو باشد تا تویی صورت پرست ** پیش او یک گشت کز صورت برست‌‌
  • Surete bakarsan gözün ikidir. Sen onun nuruna bak ki o birdir.
  • چون به صورت بنگری چشم تو دست ** تو به نورش درنگر کز چشم رست‌‌
  • Bir adam, gözün nuruna bakarsa iki gözün nuru, birbirinden ayırt edilemez.
  • نور هر دو چشم نتوان فرق کرد ** چون که در نورش نظر انداخت مرد
  • Bir yerde on tane çırağ bulundurulursa görünüşte her biri, öbüründen ayrıdır.
  • ده چراغ ار حاضر آید در مکان ** هر یکی باشد به صورت غیر آن‌‌