English    Türkçe    فارسی   

1
854-863

  • Hûd, müminlerin bulundukları yerin çevresine bir çizgi çizdi. Rüzgâr, o araya gelince hafif ve lâtif bir halde esiyordu.
  • هود گرد مومنان خطی کشید ** نرم می‌‌شد باد کانجا می‌‌رسید
  • Çizgiden dışarıda olanların hepsini, havada parça parça ediyordu. 855
  • هر که بیرون بود ز آن خط جمله را ** پاره پاره می‌‌گسست اندر هوا
  • Şeybân-ı Râî de sürünün etrafında böyle apaçık bir çizgi çekerdi.
  • همچنین شیبان راعی می‌‌کشید ** گرد بر گرد رمه خطی پدید
  • Cuma günü, namaz vakti Cuma namazına gidince kurtlar sürüye saldırmasın, yağmalamasınlar diye böyle yapardı.
  • چون به جمعه می‌‌شد او وقت نماز ** تا نیارد گرگ آن جا ترک تاز
  • Hiçbir kurt, çizgiden içeri girmezdi. Hiçbir koyun da çizgi dışına çıkmazdı.
  • هیچ گرگی در نرفتی اندر آن ** گوسفندی هم نگشتی ز آن نشان‌‌
  • Tanrı erinin dairesi, kurdun hırs yeline de set ve mânia olmuştu, koyunun hırs yeline de.
  • باد حرص گرگ و حرص گوسفند ** دایره‌‌ی مرد خدا را بود بند
  • Böylece ecel rüzgârı da ariflere gül bahçelerinden esip gelen rüzgâr gibi lâtif ve hoştur. 860
  • همچنین باد اجل با عارفان ** نرم و خوش همچون نسیم یوسفان‌‌
  • Ateş, İbrahim’e diş geçiremedi. Çünkü Tanrı seçilmişiydi, onu nasıl ısırabilir?
  • آتش ابراهیم را دندان نزد ** چون گزیده‌‌ی حق بود چونش گزد
  • Din erbabı da şehvet ateşinden yanmaz; hâlbuki başkalarını tâ yerin dibine geçirmiştir.
  • ز آتش شهوت نسوزد اهل دین ** باقیان را برده تا قعر زمین‌‌
  • Deniz dalgası Tanrı fermanıyla koşunca Mûsâ kavmini Kıptilerden ayırt etti.
  • موج دریا چون به امر حق بتاخت ** اهل موسی را ز قبطی واشناخت‌‌