English    Türkçe    فارسی   

1
934-943

  • Tanrı’nın işaretlerini canına nakşederek ve o işarete vefakârlık ederek can verirsen.
  • چون اشارتهاش را بر جان نهی ** در وفای آن اشارت جان دهی‌‌
  • Sana nice sır işaretleri bahşeyler; senden yükü kaldırır, seni iş güç sahibi eder. 935
  • پس اشارتهای اسرارت دهد ** بار بر دارد ز تو کارت دهد
  • Şimdi yük altındasın; Tanrı seni yükler, bindirir… Şimdi onun emrini kabul etmektesin; sonra seni makbul eder.
  • حاملی محمول گرداند ترا ** قابلی مقبول گرداند ترا
  • Şimdi onun emrini kabul etmişsin, sonra o emirleri söylersin. Şimdi vuslat arıyorsun, ondan sonra da vasıl olursun.
  • قابل امر ویی قایل شوی ** وصل جویی بعد از آن واصل شوی‌‌
  • Tanrı’nın nimetine şükretmeye çalışmak kudrettir. Senin cebrîliğin ise o nimeti inkârdır.
  • سعی شکر نعمتش قدرت بود ** جبر تو انکار آن نعمت بود
  • Onun verdiği kudrete şükretmek kudretini artırır. Cebir ise nimeti elinden çıkarır.
  • شکر قدرت قدرتت افزون کند ** جبر نعمت از کفت بیرون کند
  • Senin cebrîliğin yolda uyumaktır, uyuma; o kapıyı, o dergâhı görmedikçe uykuya dalma! 940
  • جبر تو خفتن بود در ره مخسب ** تا نبینی آن در و درگه مخسب‌‌
  • Ey dikkatsiz Cebrî! Sakın o meyvalı ağacın altından gayrı bir yerde uyuma.
  • هان مخسب ای جبری بی‌‌اعتبار ** جز به زیر آن درخت میوه‌‌دار
  • Ki rüzgâr her anda dalları silkip başına çerez ve azık döksün.
  • تا که شاخ افشان کند هر لحظه باد ** بر سر خفته بریزد نقل و زاد
  • Cebre inanmakla yol kesen haydutlar arasında uyumak müsavidir. Vakitsiz öten kuş nasıl olur da kurtulur?
  • جبر و خفتن در میان ره زنان ** مرغ بی‌‌هنگام کی یابد امان‌‌