English    Türkçe    فارسی   

2
1512-1521

  • Bu suretle onun artığını afiyetle yer, bundan zevk alır, onun yemediğini ise dökerdi.
  • سور او خوردی و شور انگیختی ** هر طعامی کاو نخوردی ریختی‏
  • Hatta yese bile gönülsüz, iştahsız yerdi. İşte asıl sonsuz dirlik, birlik budur.
  • ور بخوردی بی‏دل و بی‏اشتها ** این بود پیوندی بی‏انتها
  • Bir gün Lokman’ın efendisine hediye olarak bir karpuz getirdiler. Hizmetçiye “ Git, oğlum Lokman’ı çağır” dedi.
  • خربزه آورده بودند ارمغان ** گفت رو فرزند لقمان را بخوان‏
  • Lokman gelince, efendisi, karpuzu kesip ona bir dilim verdi. Lokman, o dilimi bal gibi, şeker gibi yedi. 1515
  • چون برید و داد او را یک برین ** همچو شکر خوردش و چون انگبین‏
  • Hem de öyle lezzetle yedi ki Lokman’ın efendisi, ikinci dilimi de kesip sundu. Böyle, böyle karpuzu tekmil yedi;
  • از خوشی که خورد داد او را دوم ** تا رسید آن گرچها تا هفدهم‏
  • Yalnız bir dilim kaldı. Efendisi “ Bunu da ben yiyeyim; bir göreyim, bakayım, nasıl şey, herhalde tatlı bir karpuz” dedi.
  • ماند گرچی گفت این را من خورم ** تا چه شیرین خربزه ست این بنگرم‏
  • Çünkü Lokman, öyle lezzetle, öyle zevkle, öyle iştahlı, iştahlı yiyordu ki görenlerin de iştahı geliyordu.
  • او چنین خوش می‏خورد کز ذوق او ** طبعها شد مشتهی و لقمه جو
  • Efendisi, o dilimi yer yemez karpuzun acılığından ağzını bir ateştir sardı, dili uçukladı, boğazı yandı.
  • چون بخورد از تلخیش آتش فروخت ** هم زبان کرد آبله هم حلق سوخت‏
  • Bir eyyam acılığından âdeta kendisini kaybetti. Sonra “A benim canım, efendim, 1520
  • ساعتی بی‏خود شد از تلخی آن ** بعد از آن گفتش که ای جان و جهان‏
  • Böyle bir zehri nasıl oldu da tatlı, tatlı yedin, böyle bir kahrı nasıl oldu da lütuf saydın?
  • نوش چون کردی تو چندین زهر را ** لطف چون انگاشتی این قهر را