English    Türkçe    فارسی   

2
1518-1527

  • Çünkü Lokman, öyle lezzetle, öyle zevkle, öyle iştahlı, iştahlı yiyordu ki görenlerin de iştahı geliyordu.
  • او چنین خوش می‏خورد کز ذوق او ** طبعها شد مشتهی و لقمه جو
  • Efendisi, o dilimi yer yemez karpuzun acılığından ağzını bir ateştir sardı, dili uçukladı, boğazı yandı.
  • چون بخورد از تلخیش آتش فروخت ** هم زبان کرد آبله هم حلق سوخت‏
  • Bir eyyam acılığından âdeta kendisini kaybetti. Sonra “A benim canım, efendim, 1520
  • ساعتی بی‏خود شد از تلخی آن ** بعد از آن گفتش که ای جان و جهان‏
  • Böyle bir zehri nasıl oldu da tatlı, tatlı yedin, böyle bir kahrı nasıl oldu da lütuf saydın?
  • نوش چون کردی تو چندین زهر را ** لطف چون انگاشتی این قهر را
  • Bu ne sabır? Neden böyle sabrettin? Sanki canına kastın var?
  • این چه صبر است این صبوری از چه روست ** یا مگر پیش تو این جانت عدوست‏
  • Niye bir şey söylemedin, niye biraz sabret şimdi yiyemem demedin?” dedi.
  • چون نیاوردی به حیلت حجتی ** که مرا عذری است بس کن ساعتی‏
  • Lokman dedi ki: “ Senin nimetler bağışlayan elinden o kadar rızıklandım ki utancımdan âdeta iki kat olmuşumdur.
  • گفت من از دست نعمت بخش تو ** خورده‏ام چندان که از شرمم دو تو
  • Elinle sunduğun bir şeye; ey marifet sahibi; bu acıdır demeğe utandım. 1525
  • شرمم آمد که یکی تلخ از کفت ** من ننوشم ای تو صاحب معرفت‏
  • Çünkü vücudumun bütün cüzileri senin nimetlerinden meydana geldi. Ben senin tanene, tuzağına gark olmuştum;
  • چون همه اجزام از انعام تو ** رسته‏اند و غرق دانه و دام تو
  • Bu kadarcık bir acıya dayanamaz, feryat edersem vücudumun bütün cüzileri Hak ile yeksan olsun!
  • گر ز یک تلخی کنم فریاد و داد ** خاک صد ره بر سر اجزام باد