English    Türkçe    فارسی   

2
1684-1693

  • Malını, mülkünü, uykunu feda ettin, yüzünün rengi kaçtı, hatta başından bile geçtin, bir kıl gibi kaldın;
  • رختها دادی و خواب و رنگ رو ** سر فدا کردی و گشتی همچو مو
  • Nice demdir ödağacı gibi ateşlere atıldın. Kaç kereler miğfer gibi kılıç önüne gittin! 1685
  • چند در آتش نشستی همچو عود ** چند پیش تیغ رفتی همچو خود
  • Bunlar gibi, yüz binlerce biçarelikler, âşıkların huyudur. Bunlar, sayıya gelmez ki!
  • زین چنین بی‏چارگیها صد هزار ** خوی عشاق است و ناید در شمار
  • Geceleyin bu rüyayı görünce gündüz oldu mu o ümitle günün aydınlanır.
  • چون که شب این خواب دیدی روز شد ** از امیدش روز تو پیروز شد
  • O alâmetler nerede acaba diye gözünü sağa, sola çevirir durursun.
  • چشم گردان کرده‏ای بر چپ و راست ** کان نشان و آن علامتها کجاست‏
  • Eyvah, gün geçer de o alâmetler zuhur etmezse diye yaprak gibi titrersin.
  • بر مثال برگ می‏لرزی که وای ** گر رود روز و نشان ناید به جای‏
  • Mahallelerde, pazarlarda buzağısını kaybetmiş adam gibi koşarsın. 1690
  • می‏دوی در کوی و بازار و سرا ** چون کسی کاو گم کند گوساله را
  • Birisi “ Baba, hayrola, ne koşup duruyorsun? Burada bir şey mi kaybettin, kaybettiğin ne? ” dese,
  • خواجه خیر است این دوادو چیستت ** گم شده اینجا که داری کیستت‏
  • “Hayırdır ama bana. Benden başka kimsenin bilmesi caiz değil.
  • گویی‏اش خیر است لیکن خیر من ** کس نشاید که بداند غیر من‏
  • Söylersem bana gösterilen nişaneler kaybolur. Onlar kayboldu mu ben, öldüm gitti” dersin.
  • گر بگویم نک نشانم فوت شد ** چون نشان شد فوت وقت موت شد