English    Türkçe    فارسی   

2
1715-1724

  • Padişahımız, bize “Allah’ı anın” diye ruhsat ve müsaade verdi; bizi ateş içinde gördü de nur ihsan etti. 1715
  • اذکروا الله شاه ما دستور داد ** اندر آتش دید ما را نور داد
  • Dedi ki: “ Filvaki ben, sizin beni anmanızdan müstağniyim. Beni tasvir etmek, övmek, anmak lâyık değil.
  • گفت اگر چه پاکم از ذکر شما ** نیست لایق مر مرا تصویرها
  • Fakat tasvire, hayale kapılan, bizim zatımızı misalsiz, tasvirsiz anlayamaz”
  • لیک هرگز مست تصویر و خیال ** در نیابد ذات ما را بی‏مثال‏
  • Cisme mensup anış, nâkıs bir hayaldir. Padişahlara lâyık olan tavsif, cismani anışlardan arınmıştır.
  • ذکر جسمانه خیال ناقص است ** وصف شاهانه از آنها خالص است‏
  • Birisi padişaha, “ Çulha değildir” dese bu ne biçim metih? Yoksa padişahın çulha olmadığını bildirmiyor mu ki?
  • شاه را گوید کسی جولاه نیست ** این چه مدح است این مگر آگاه نیست‏
  • Musa Aleyhisselâm’ın çobanın münacatını hoş görmeyip reddetmesi
  • انکار کردن موسی علیه السلام بر مناجات شبان‏
  • Musa, yolda bir çoban gördü. Çoban, şöyle söylenip duruyordu: “Ey kerem sahibi Allah! 1720
  • دید موسی یک شبانی را به راه ** کاو همی‏گفت ای خدا و ای اله‏
  • Neredesin ki sana kul, kurban olayım. Çarığını dikeyim, saçını tarayayım.
  • تو کجایی تا شوم من چاکرت ** چارقت دوزم کنم شانه سرت‏
  • Elbiseni yıkayayım, bitlerini kırayım.. Ulu Allah, sana süt ikram edeyim.
  • جامه‏ات شویم شپشهایت کشم ** شیر پیشت آورم ای محتشم‏
  • Elceğizini öpeyim ayacığını ovayım. Uyuma vaktin gelince yerceğizini silip süpüreyim.
  • دستکت بوسم بمالم پایکت ** وقت خواب آید بروبم جایکت‏
  • Bütün keçilerim sana kurban olsun. Bütün nağmelerim, heyheylerim senin yâdınladır Allah’ım!”
  • ای فدای تو همه بزهای من ** ای به یادت هیهی و هیهای من‏